Dünya sanat tarihinde büyük bir yeri olan Fransız Ressamı Claude Monet (Klod Mone) aynı zamanda çok yaygın bir sanat ekolünün (okul-tarz ) kurulmasında da çıkış noktası sayılır.
Monet, güneşin deniz üzerindeki renklendirmelerini tasvir eden bir tablo yapmış ve buna “izlenim-intiba” anlamına “empresyon” adını vermişti. Sonradan 1874 yılının Mayıs ayında bu tablo bir Paris galerisinde sergilendiği zaman, sergiyi gezen bir Fransız gazeteci aynı kelimeyi sergiyle ilgili “genel bir deyim” halinde kullandı. Aynı tarz çalışan sanatçılar “empresyonist” olarak tanımlandılar. Deyim giderek yaygınlaştı ve sanatın başka kollarına, örneğin müzik dalına da geçti.
Empresyonist resim tarzının en önemli kişileri ve bu türün öncüleri arasında Manet,Degas, Monet, Pisarro, Sisley, Guillaume, Berthe Morisot gibi ressamları sayabiliriz. Bir bakıma empresyonist sayılan Cezanne,aynı zamanda “kübist” resmin ilkelerinin şekillenmesinde öncülük etmiştir.
Empresyonist resmin en güçlü devri 1870 ile 1880 yılları arasındaki dönemdir. 1880 den sonra, empresyonist ressamlar değişik doğrultularda olmak üzere guruptan koptular. 1886 yılında 8. sergilerini açtılar. Bu sergi onların toplu haldeki son sergisi, aynı zamanda empresyonizm devrinin de sonu olmuştu.
Empresyonizmde temel ilke,ressamın konuya önem vermeksizin çalışmasıdır. Empresyonist ressamlar,çoğunlukla büyük şehir, kırlık yer, deniz kıyısı manzaralarını yapmışlardır. Bu resim tarzında esas tabiatın kendinin değil, tabiattan alınan izlenimlerin (intibalar) verilmesidir. Açık havaya, kırlık yerlere çıkan ressamlar, tabiattan aldıkları izlenimleri, küçük, hafif fırça vuruşlarıyla renklendirerek tuvallerine geç iriyorlardı. Resme bakanın gözünde, bu tek tek renk parçacıkları birleşiyor,bir bütünü,bir izlenimi oluşturuyordu.
Empresyonizm, önceki dönemde sanatın tabiattan bir yansıma olması,tabiatı olduğu gibi vermesi tutumuna karşı cesur bir devrim niteliğindeydi. Renkler, ressamların kendi duygularının, görüşlerinin sonuçlarıydı. Tabiattan aldıkları izlenimlere iç dünyalarının katkısıyla belirleniyordu. Saf renklerin önemsenmesi sonucu, resim gene yüzeyciliğe (satıcıcılığa) dönmüş sayılabilirdi.
Bazı empresyonistlerde, renklendirme benekler halindeydi. Fırça vuruşları hafif ve serbestti. Van Gogh, Seurat,Gaugin, Courbet, Corot gibi ünlü ressamların empresyonizmi benimsemesine karşılık, Paris’teki sanat galerileri başlangıçta bu ressamların eserlerini sergilemek istememişlerdi.
Tıpkı resimde olduğu gibi, müzikte de konudan ziyade izlenimlere önem veren akım “empresyonist müzik” türüdür. Claude Debussy,bu akımın öncüsüdür.