Günahlardan Arınma: Tövbe Etmenin Önemi
Günâh işleyen kişi tövbe etmekle günahlarından kurtulabilir mi? İşte her türlü günahı sildiren tövbe duâsı…
Tövbe, bir af dileme olduğundan samimi pişmanlığın gerçekleşmesi ve affı istenen günahın bir daha yapılmaması hususundaki kati azmi icap ettirir.
Bunun için Cenâb-ı Hak şöyle ikaz buyurur:
“…Sakın şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (Lokmân, 33)
En Kısa Tövbe İstiğfar Duası
Tövbe ve istiğfarın son derece önemli olması sebebiyledir ki ruhi tekamül için bütün tasavvuf yollarında seherlerdeki evrad ü ezkâra istiğfar ile başlanır. En veciz istiğfar cümlesi:
Okunuşu: Estağfirullah el-Azîm
Anlamı: “Şanı pek yüce olan Allah’tan bağışlanmamı diliyorum.” ifadesidir.
Büyük Tövbe Duası: Af Dilemenin Yolları
Okunuşu: “Estağfirullah. Estağfirullah. Estağfirullahе’l-azîm el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hüve, El-hayyü’l-kayyûmü ve etûbü ilеyhi. Ve nes-elühü’t-tevbete ve’l-mağfirete ve’l-hidâyete lenâ, innehu, hüve’t-tevvâbü’r-rahîm. Tevbete abdin zâlimin li-nefsihi, lâ yemlikü li-nefsihi mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ.”
Mağfiretini talep ediyorum Allah’ım! Bağışlamanı diliyorum Rabbim! Kusur ve günahlarımdan beni tertemiz kılmanı istiyorum Yüce Mevlâm!
(Bir aciz kul olarak ben) Kerim olan, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan, daima diri (el-Hayy) ve her şeyin kendisiyle ayakta durduğu ve varlığını sürdürdüğü (el-Kayyûm) Yüce Rabbimin mağfiretini (bağışlamasını) niyaz ederim. O’na yönelir ve Yüce Zât’ından bizlere tövbe, mağfiret ve hidayet lütfetmesini talep ederim. Zira tövbeleri kabul eden ve kullarına son derece merhametli olan O’dur. Kendi nefsine zulmeden ve ölmeye de, hayatta kalmaya da, yeniden dirilmeye de kendi iktidarı olmayan aciz bir kul olarak Rabbime tövbe ederim.
Kul, “Estağfirullah” sözü ile hatasının farkında olarak, Cenâb-ı Hak’tan hiçlik duygusu içinde bağışlanmayı isterken, yine Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den nakledilen “Seyyidü’l-İstiğfar” sözleriyle de Rabbine, yeniden bir kulluk sözü verir. Diğer bir ifadeyle “Elest bezmi”ndeki ahdini tazelemiş olur.
Seyyid’ül İstiğfar Duası: Tövbenin Özü
Okunuşu: “Allahümme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdükе ve ene âlâ ahdike ve va’dike mesteta’tü eûzü bike min şerri mâ sana’tü ebûu leke bi-ni’metike aleyye ve ebûu bi-zenbî fağfir lî feinnehu lâ yağfirü’z-zünûbe illâ ente.”
“Ey Allah’ım! Sen benim Rabbimsin. Sen’den başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın ve ben Sen’in kulunum. Ve ben iman ve ubudiyetimde/kulluğumda gücüm yettiği kadar Sen’in ahd ü misakın üzereyim. Ya Rabbi! Yaptıklarımın şerrinden Sana sığınırım. Sen’in bana ihsan ettiğin nimetleri ikrar ve itiraf ederim. Kendi kusur ve günahlarımı da ikrar ve itiraf ederim. Ya Rabbi! Sen beni af ve mağfiret eyle. Zira Sen’den başkası günahları af ve mağfiret edemez.” (Buhari, Deavât, 2, 16)
Seyyidü’l-İstiğfarın Fazileti
Resûl-i Ekrem Efendimiz sözlerine devamla şöyle buyurur:
“Her kim, bu Seyyidü’l-İstiğfarı sevabına ve faziletine bütün kalbiyle inanarak gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse cennetlik olur. Yine her kim, sevabına ve faziletine gönülden inanarak gece okur da sabah olmadan ölürse cennetlik olur.” (Buhari, Deavât, 2, 16; Ebû Dâvûd, Edeb, 100-101)
Bu duânın hülasa-i meali: Ya Rabb, ben cürm ü kusurlarımı itiraf ederim, tövbe ve istiğfar ederim, nimetlerinin şükründen acizim, beni afv ü mağfiret eyle, demektir.
Allah’tan Ümidinizi Kesmeyin: Rahmet Kapısı Her Zaman Açık
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Zümer, 53)
Hz. Ebubekir (r.a.) anlatıyor:
“Ya Resulullah, namazın sonunda okumak üzere bana bir dua talim buyur.” dedim.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“Ya Rabb, muhakkak ki ben kendime çok zulmettim; yani çok günah işledim. Günahları ise ancak sen afv ü mağfiret edersin. Hakkıyla gafûr ve rahim ancak sensin. Beni kendi indinden bir fazl u keremle afv ü mağfiret eyle ve bana lutf u ihsanınla merhamet eyle. Yani benim istihkakım olmayarak mahza fazl u kereminle cehennemden halas edip cennet ve cemaline kavuştur.” (Buhari, Ezân, 149, Deavât, 16)
Seherlerde Tövbe Etmek: Ruhani Bir Arınma
Osman Nuri Topbaş’ın Tövbe Anlayışı
Tövbe Nedir? İslami Bir Perspektif
Tövbe Nedir: Bir kimsenin işlediği günahtan dönüp Allah’a yönelmesidir.
Arapça’da tövbe (tevb, metâb) “geri dönmek, rücu etmek, dönüş yapmak” anlamındadır ve “dinde yerilmiş şeyleri terkedip övgüye layık olanlara yönelme” biçiminde tanımlanır.
Tövbe Kavramı: Dini ve Manevi Boyutlar
Tövbe Kavramı: Allah’a nisbet edildiğinde “kulun tövbesini kabul edip lütuf ve ihsanıyla ona yönelmesi” manasına gelir. (Zeccâc, s. 61-62; Kuşeyrî, et-Tahbîr, s. 84) Kişilerin birbirine karşı yaptıkları hatalı davranışlardan dönmesi için avf (af) ve i‘tizâr (özür dileme) kelimeleri kullanılır. (et-Tevbe 9/94; en-Nûr 24/22)
Kur’an’da Tövbe Ayetleri: İlahi Bağışlamanın İşaretleri
Kur’an-ı Kerim’de tövbe kavramı seksen sekiz yerde geçmekte, otuz beş yerde Allah’a, diğerlerinde insanlara nisbet edilmektedir. (M. F. Abdülbâkī, el-Mucеm, “tvb” md.) Naslarda tövbenin ve anlam yakınlığı içinde bulunduğu “rücu, inabe, evbe, gufran” ve af kavramlarının kullanılışı göz önünde bulundurulduğunda tövbenin bezm-i elestte Allah ile kul arasında yapılan ahdin tazelenmesini veya her insanın fıtrat çizgisine dönmesini ve onu korumasını ifade ettiği anlaşılır. Çünkü kul selim fıtratında mevcut ahid şuurundan zaman zaman uzaklaşmakta veya bunu tamamen unutmaktadır. Ahid ilişkisi Kur’an-ı Kerim’e göre güven, sevgi ve dostluk esasına dayanmaktadır. (el-Bakara 2/30, 257; el-Mâide 5/54; el-Enfâl 8/34)
Kişinin işlediği kötülükler Allah Teala ile iman arasındaki bu bağı zedelemekte, her zaman vaadini ve ahdini yerine getiren yüce yaratıcıdan onu uzaklaştırmaktadır. Tövbe de bu uzaklaşmaya son verme çabasıdır. Dolayısıyla tövbe ruhun Allah’a açılışını ve yücelişini hedefleyen duaya benzemektedir. Esasen Kur’an’da ve hadislerde yer alan tövbe ve istiğfar ifadelerinin çoğu dua ve niyaz üslubundadır.
Peygamberlerin Tövbeleri: Örnek Davranışlar
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Adem’in, İbrahim’in, Musa’nın ve Hz. Muhammed’in tövbelerinden söz edilmekte (el-Bakara 2/37, 128; el-A‘raf 7/143; et-Tevbe 9/117; Hud 11/112), birçok ayette Peygamberlerin mağfiret talebinde bulunduğu haber verilmekte ve bizzat Resulullah’a Allah’tan mağfiret dilemesi emredilmektedir. (en-Nisâ 4/106; Muhammed 47/19; en-Nasr 110/3; bk. M. F. Abdülbâkī, el-Mucеm, “ġfr” md.)
Tövbe Hadisi: Pişmanlığın Önemi
Peygamberlerin günah işlemekten korunduğu bilinmektedir. Bununla onların tövbe ve istiğfarda bulunması hususu nasıl bağdaştırılabilir? Resûl-i Ekrem bir hadisinde şöyle demektedir: “Bazan kalbimi bir perde bürür de günde 100 defa tövbe ettiğim olur” (Müslim, “Zikir”, 41-42; Ebu Davud, “Vitir”, 26). Mecduddin İbnü’l-Esir bu hadisin izahında Resûl-i Ekrem’in Allah ile daima irtibat halinde bulunduğunu, ümmetinin dünya işleriyle ilgilenmekten ibaret olabilecek meşgalesinin bu irtibatı kesintiye uğratabileceğini söyler. (en-Nihâye, s. 675) Bu yorum, sufi Ebu Said el-Harraz’ın, “İtaatkar kulların sevap doğuran bazı amelleri Allah’ın has kulları için günah sayılabilir” sözünü (Aclûnî, I, 406) hatırlatmakta ve Hz. Peygamber’in çokça tövbe edişinin sebebine ışık tutmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de tövbe kavramıyla anlam yakınlığı içinde bulunan kelimelerden biri rücu olup şirk ve küfürden dönüşü ifade eder. (el-Bakara 2/18; el-A‘raf 7/168, 174; es-Secde 32/21)
“Tekrar tekrar gelmek” manasındaki “nevb” (nevbet) kökünden türeyen inabeyi Ragıb el-İsfahani “pişmanlık duyup Allah’a dönme ve samimiyet duyguları içinde iyi davranışlarda bulunma” şeklinde açıklar. Kur’an’da on sekiz yerde geçen inabe Hz. İbrahim’e, Süleyman, Davud, Şuayb ve Hz. Muhammed’e nisbet edilmiştir. “Evb” de (evbe, iyab, meab) tövbe anlamında kullanılmış, Hz. Davud, Süleyman ve Eyyub’a izafe edilmiştir. (M. F. Abdülbâkī, el-Mucеm, “nvb”, “evb” md.leri)
Tövbenin Önemi: Manevi Temizlik
Tövbenin Mahiyeti: Bütün ilahi dinlere göre insan hem iyilik hem kötülük yapma temayülüne sahip bir varlıktır. Hz. Adem hata etmiş, fakat tövbe ile rahim olan Allah’ın affına mazhar olmuştur. Günah işleyen kimse tövbe ettiği takdirde ademiyet nesebini, aksi halde şeytaniyet vasfını tescil ettirmiş olur. (Gazali, IV, 234-235)
Gazali insan için hatadan korunmuşluğu imkansız kabul ederken hatadan dönmemeyi insanlıkla bağdaştıramaz. (a.g.e., IV, 242-243) Onun bu düşüncesinin, “Her insan günah işleyebilir, günah işleyenlerin en hayırlısı tövbe edendir” mealindeki hadisten (Müsned, III, 198; İbn Mace, “Zühd”, 30) kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Aslında tövbe imanın bir tezahürüdür; bezm-i elestte Allah’a verilen sözün hatırlanması ve yapılan ahdin tazelenmesidir; Kur’an’da işaret edildiği gibi (eş-Şems 91/9-10) nefsini kirlerden arındırma çabasıdır. İnancın kaynağı olan kalp hadislerde bir aynaya benzetilir.
Küçük Günahlar: Büyük Günahlara Giden Yol
Ebu Hureyre’den gelen bir rivayette Hz. Peygamber bu konuda şöyle buyurmuştur: “Mümin kul günah işlediğinde kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer pişman olarak bağışlanmasını dilerse nokta silinip kalbi cilalanır. Günah işlemeye devam ederse siyahlık kalbini sarar. Cenab-ı Hakk’ın, ‘Onların işlemekte oldukları kötülükler kalplerini kirletmiştir’ şeklindeki beyanında (el-Mutaffifin 83/14) yer alan kir ve pas bundan ibarettir.” (Müsned, II, 297; Tirmizi, “Tefsir”, 83/1) Diğer bir hadiste bu tür bir kalp, içine konulan şeyi tutmayan devrik testiye benzetilmiştir. (Müslim, “İman”, 231)
Mümin, işlediği küçük bir günahı bile tepesinde dikilip üzerine düşeceğinden korktuğu bir dağ gibi görür. Buna karşılık günahı kanıksamış kimse onu burnunun üzerinden geçen sinek gibi kabul eder. (Buhari, “Daavât”, 4)
Aslında küçük günahlar büyük günahlar için birer basamaktır. Resulullah Hz. Aişe’ye hitaben şöyle demiştir: “Küçümsenen yanlış davranışlardan uzak durmaya bak, zira Allah bu tür davranışların da hesabını soracaktır.” (Müsned, V, 331; İbn Mace, “Zühd”, 29) Küçük günahlar amir konumda bulunan veya başkalarına örnek olacak bir mevkide yer alan kimselerce işlendiği takdirde büyük günah durumuna geçer. Öte yandan bir hadiste de vurgulandığı üzere (Buhari, “Edeb”, 60; Müslim, “Zühd”, 52) günahın açıkça işlenmesi bağışlanmasının önünde ayrı bir engel teşkil eder.
Tövbenin Şartları ve Hükümleri
Tövbenin Şartları ve Hükümleri: Kur’an-ı Kerim’de tövbe etme hakkının tövbeyle, ilahi affa mazhar olabilme imkanının bilerek ve inatla değil de cehalet yüzünden kötülük yapan kimseye verildiğine işaret edilir (en-Nisa 4/17; el-En‘am 6/54; en-Nahl 16/119). Buradaki cehalet “bilgisizlik” anlamına geldiği gibi “beşeri hislerin baskısı altında bulunan kalbin duyarsızlığı” manasına da alınabilir.
Allah’ı Rab, Muhammed’i (s.a.v.) Peygamber ve İslam’ı din olarak kabul eden kimsenin bu gafleti uzun sürmez, pişmanlık duyarak tövbe eder; Nisa suresindeki ayetin devamı da buna işaret etmektedir. Şu halde tövbenin ilk şartı nedamettir, Resulullah’ın ifadesiyle, “Pişmanlık duymak tövbenin kendisidir.” (Müsned, I, 422-423, 433; İbn Mace, “Zühd”, 30) Nedamet halinde bulunan kişi tövbeye konu olan günahı terkeder ve bir daha işlememeye karar verir.
Alimler tövbenin Allah nezdinde kabul edilmesinin bu üç şartına (nedamet, terk, tekrar işlememeye) bir dördüncüsünü eklemiştir; o da iyi amel işlemek suretiyle geçmişteki hataların telafi edilmesidir. Bu dört şartın üçüncüsünü oluşturan günahı tekrar işlememeye hususu Allah’ın mağfiretine kavuşmak için Kur’an’da şart koşulmuştur. (Al-i İmran 3/135) Nefsani arzularına kapılabilien insan için zor bir sınav olan bu noktada tövbe teşebbüsünde öncelik verilmesi gereken şey bir daha yapmamaya kesin karar vermektir. Bununla birlikte günahın tekrar işlenmesi durumunda yine pişmanlık duyup bir daha yapmamaya azmetmek gerekir. Nitekim bir hadiste Allah’tan sürekli bağışlanmasını dileyen kimsenin günahında ısrar etmiş sayılmayacağı ifade edilmiştir. (Ebu Davud, “Vitir”, 26; Tirmizi, “Daavât”, 106)
Makbul Tövbenin Şartları: Samimiyet ve İyilik
Makbul Tövbenin Şartları: Tövbenin makbul olması için öngörülen amel-i salih şartı çeşitli ayetlerde yer almaktadır. Günahtan dolayı pişmanlık duyularak yapılan tövbeler için bazı ayetlerde amel-i salih, bazılarında halini düzeltme (ıslah) şartı zikredilir. (el-Maide 5/39; Taha 20/82) Bununla birlikte tövbenin kabul edilmesinin ilahi iradeye bağlı olduğu ifade edilmiştir. (et-Tevbe 9/15, 27; el-Ahzab 33/24)
Hicretin 8. (630) yılında Hz. Peygamber’in Tebük’e düzenlediği sefere katılmayanların ileri sürdükleri mazeretler kabul edildiği halde Ka‘b b. Malik ile iki arkadaşının tövbesi kabul edilmemiş, bunlar sosyal boykotla cezalandırılırken elli gün sonra ilahi affa mazhar kılınmıştır. (et-Tevbe 9/117-118; Müsned, VI, 387-390; Buhari, “Meğazi”, 80) Ka‘b b. Malik ve arkadaşlarının karşılaştığı muamelenin bir yorumu bu olayın sonraki nesiller için ibret teşkil etmesi ise diğeri, Allah’ın af ve rızasını kazanmanın dünyaya özgü bir borç-alacak tasfiyesine benzemediği, kulun gerçekten affedilmeye layık bir duruma gelmesi gerektiğinin vurgulanması olmalıdır.
Nasuh Tövbesi: Gerçek Pişmanlık ve Dönüş
Nasuh Tövbesi: Kabule şayan tövbe “tövbe-i nasuh”tur. “Halis ve samimi tövbe” anlamına gelen bu terkip İmam Maturidi tarafından “kişinin yaptığı kötülüğe kalben pişman olması, bir daha işlememeye azmetmesi, elini günahtan çekmesi, diliyle Allah’tan bağışlanma talep etmesi, daha önce günahla zevk kazandırdığı bedenini bu zevkten uzaklaşma yolunda kullanması” şeklinde açıklanmıştır (Tevilâtü’l-Kurân, V, 181). Amel-i salihin bir ayette günahları giderdiği ifade edilirken (Hud 11/114) diğer bir ayette kötülükleri iyiliklere çevirdiği belirtilmiştir. (el-Furkan 25/70)
Müfessirler, ilk ayetin Müslümanın bir gün içinde işlediği küçük günahların -kul hakkı dışında- affedilebileceğini haber verdiğini kabul etmiştir. (Taberi, XII, 171-174; Maturidi, VII, 250-252) İkinci ayette ise küfür veya şirktеn dönerek iman eden ve salih amel işleyen kimseler kastedilmektedir. Bunların seyyiatının hasenata tebdil edilmesine “kötülüklerden ibaret olan davranışlarının bu yeni dönemde iyiliklere dönüştürülmesi” biçiminde mana vermek mümkündür. (Taberi, XIX, 58-61)
Tövbe Gerektiren Günahlar: Büyük Günahlar ve Sonuçları
Büyük Günahlar: Tövbe gerektiren günahların en büyüğünün inkar ve şirk olduğu konusunda ittifak vardır. Gazali bunun aşağısında kalan günahların büyükten küçüğe doğru derecelendirilmesini ve en küçük günahın belirlenmesini imkansız görmektedir. (İhya, IV, 255-256) Bununla birlikte Gazali ilahi dinlerin ortaklaşa hedeflediği Allah’a yakın olma, can ve mal güvenliğini sağlama ilkelerinin ihlal edilmesinin büyük günah sayıldığını belirtmekte ve hadiste yer alan yedi büyük günahın bu çerçeveye girdiğini söylemektedir. Onun işaret ettiği hadisin meali şöyledir:
“İnsanı mahvolmaya sürükleyen şu yedi şeyden kaçının: Allah’a ortak koşma, büyü yapma, Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana haklı bir gerekçe olmadan kıyma, riba yeme, yetimin malını yeme, savaştan kaçma, kötülüklerden habersiz iffetli mümin kadınlara zina isnadında bulunma.” (Buhari, “Vesaya”, 23, “Hudûd”, 44; Müslim, “İman”, 145)