Geceleri gökyüzünün lacivert renginde yıldızlara ulaşmak için başımızı kaldırırız. Yıldızlar bizim için hep ulaşılamaz, hep uzaktadırlar. Oysa yakınımıza kadar gelmiş yıldızlar vardır ki onları fark edemez ve onlardan uzak dururuz. Peygamberimiz, Sultanımız, gönül güneşimiz Hz. Muhammed (sav), ashabını gökteki yıldızlara benzetmiştir. “Kim onların yolunda giderse, kurtuluşa ulaşır” buyurmuştur.
Onları tam manasıyla örnek alamasak da, onların aktığı Samanyolu galaksisinin dışında kalsak da; onları arama, onlara yakın olma arzumuz bir Müslüman olarak her zaman içimizin bir yanındadır. Her zaman bizimle beraberdir.
Yıldızlı bir gecenin sabahında düştük gökyüzünün yıldızlarının kıskandığı “kırk bir” yıldızın peşine… Diyarbakır’dayız.
Şanlıurfa için ne kadar ‘Peygamberler Şehri’ demek yerinde ise, Diyarbakır için o kadar “Sahabeler Şehri’ demek o kadar yerindedir.
Her Yan Tarih
Tüm seslere inat, biz sessizliğimizle şehri kuşatan surları dolaşıyoruz ilk önce. Uzaydan görülebilen, Çin Seddi’nden sonra, en uzun yapı surlar. Surların bu uzayan büyüleyici güzelliği bizi etkilerken, aynı zamanda insanların tarih boyunca en büyük sorunlarının başında güvenlik kaygısının da olduğunu gösteriyor.
İnsan yaşantısından, hayatından, canından, malından emin olmak istiyor.
Şehrin hemen her yanında bir tarihi mekâna rastlamak mümkün. Eski yapılarda görülen Diyarbakır’a özgü siyah taşlar, eski zamanlara çağırıyor bizi.
Kırkbir sahabenin yaşadığı bu şehrin tarih kokan sokakları, bizi geçmişin sayfalarına çağırıyor. Surları geçip az ilerdeki yirmi yedi sahabenin bulunduğu Hz. Süleyman Camii’ne çeviriyoruz yolumuzu. Diyarbakır fethinde şehit düştüğü tespit edilen kırk bir sahabeden, mezarlarının yeri tespit edilen otuz sahabe var. Bunlardan yirmi yedi tanesi Hz Süleyman Cami’inde bulunmakta.
Işık Ordusu Diyarbakır’da
Mekke’nin fethedilmesinin üzerinden henüz 9 yıl geçmişti. Halife Hz. Ömer’in (radıyallahu anh) görev verdiği komutan İyaz bin Ganem ve Halid bin Velid, 8 bin kişilik İslam ordusu ile Kuzey Mezopotamya’ya doğru ilerliyordu. Ordunun içerisinde Sahabelerden oluşan bin kişilik bir kuvvet bulunuyordu.
Diyarbakır Kalesi önüne gelinmişti. Bizans İmparatoru Heraklius yönetimindeki bölgede kuşatma beş ay sürdü. İyaz bin Ganem, Mardinkapı’yı; Said bin Zeyd, Urfa Kapı’yı; Muaz bin Cebel, Dağ Kapı’yı; Halid bin Velid, Yenikapı’yı tutmuştu. (Radıyallahu anhum ecmain).
Onlar, her gönle Allah sevgisini anlatmak için yola çıkmış ışık orduları…
Bugünkü Dicle Üniversitesi’nin, surlar dışında bulunan kampüsünün olduğu yere kadar gelmişler. Buraya karargahlarını kurmuşlar. Yanlarında çölün susuzluğu, ekmeğin kıtlığı, karşılarında aşılması zor sur sıradağları var.
Surlar bütün çabalara rağmen aşılamaz. Kuşatma uzadıkça uzar. Aylar birbirini kovalarken, zaman kutlu ay Ramazan’a denk gelir. Savaşan askerler oruçlarını ihmal etmez. Onların komutanı olan Halit bin Velid de orucunu her gece çadırına bırakılan ekmekle tutar.
Bir gece sahura kalktığında, sahur için bırakılan ekmeği göremez. Ertesi gece de sahurda yiyecek bir şeyi yoktur. Üç gün devam eden bu durum karşısında, ordunun erzakı bittiği için kendisine sahurda bir şey getirilmediğini düşünerek, sahursuz oruç tutar.
Yemeksiz oruç tutuğuna göre, asker de aynı şekilde sahursuz oruç tuttuğunu düşünerek, kendisine her sahurda erzak getiren askere “Erzakımız mı bitti?” diye sorar. Asker erzakın yeterli olduğunu söyleyince ‘neden sahurda kendisine üç gündür bir şey bırakılmadığını’ sorar. Asker de her gece ekmek bıraktığını belirtir.
Durumdan şüphelenen asker, neler olduğunu anlamak için gece sahurda her zaman ekmek bıraktığı yere Halit bin Velid’in ekmeğini bırakır, olacakları gizlendiği yerden beklemeye başlar.
Allah İnanlarla Beraberdir
Sonsuzluğun sahibi, yarının tek hakimi olan Allah hep sevdikleri ile beraberdir. Gece çadıra gizlice bir köpek girer. Ekmeği kapıp uzaklaşır. Nöbetçi asker köpeği takip eder. Köpek ağzında ekmekler Diyarbakır’a doğru yönelir. Irmağı geçerek surların altından bir delikten içeri girer. Nöbetçi asker bu deliği keşfetmiştir. Durumu Hz. Halit bin Velid’e bildirir. Köpeğin surlar altından geçtiği delik az daha genişletilebilirse, içeriye askerin sızmasının mümkün olacağı anlaşılır.
Hemen bir plan yapılır. Gece askerler içerisinden seçilecek bir gurup köpeğin geçtiği delikten geçerek, surlardan içeri sızacak, surların kapısını açacak, İslam orduları da açılan kapıdan içeri gireceklerdir.
Plan güzel bir plandır. Lakin zordur. İçeri girmek, yakalanmak, öldürülmek vardır. Ancak onlar ölümü sevgiliye kavuşmak olarak algılamışlardır. Herkesin merak ettiği bu fedakar insanlar kim olacak diye beklenirken, Halid Bin Velid oğlu Süleyman’ın (radıyallahu anh) yanına bir gurup sahabe verir.
Buldukları küçük bir gediği biraz daha açarak girerler içeriye. Gedik küçüktür. Ancak, yapılacak iş için büyük bir adımdır. Gecenin rengine bürünmüş bu sevda erleri, surların kapısını açarlar. Ancak, kapı açılana kadar, Hz. Süleyman (ra) ve yirmi yedi arkadaşı sonsuzluk kervanına katılırlar.
Şehitler Yurdu
Diyarbakır surlarının altındaki kapıdan geçip ihtişamı ile karşımızda duran Hz. Süleyman Camii’ne varıncaya kadar, rehberimizden bu hikayeyi dinledik. Siyah taşlardan örülmüş caminin avlusunda ve cami içinde insanlar dua ediyorlar. Öyle ki Kur’an okumayı bilmeyenlere, Kur’an okumak için hazır kıta bekleyen insanlar da türbe etrafını kuşatmış.
Cami-i şerif şehit düşen yirmi yedi sahabenin kabirlerinin üzerine yapılmış. Cami, altındaki türbeye iniş merdiveni kapatılmış zamanla. Onların anısına, cami avlusuna Hz. Süleyman’ın sandukası yapılmış. Daha sonra, etrafını çok sayıda mezar sarmış.
Temiz ve bakımlı olan cami ve türbelerin güzel görüntüsünü cami ve türbe etrafını mekan tutan paralı Yasin okuyanlar ve dilenciler gölgelemekte. Bu sahabe mabedinin kapısında el açılması, inancın sömürülmesi içimizi burkuyor. Fatihalarımızın yanına, bu nahoş görüntülerin son bulması için temennilerimizi sıkıştırıyoruz.
Hz. Süleyman Camii ve 27 Şehit Sahabe
Hz. Süleyman Camii, Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından 1155-1169 yılları arasında yaptırılmıştır. Ebul Kasım’ın rüyasına giren Hz. Süleyman, “Üzerimiz ne zamana kadar açık kalacak?” diye sitemde bulunmuş.
Cami bitişiğinde, Osmanlılar döneminde yapılan Halid Bin Velid’in oğlu Hz. Süleyman ile Diyarbakır’ın İslam orduları tarafından alınışı sırasında şehit düşen diğer sahabelerin yattığı şehitlik bulunmaktadır.
Diyarbakır’ın fethi sırasında şehit olan Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman dahil, 27 Sahabe bu bölgede, 13 Sahabe ise surların farklı bir yerinde şehit olmuştur. Yaralanan Sultan Sa’sa’nın da 6 ay sonra şehit olmasıyla birlikte, bölgeye toplam 41 sahabe defnedildi.
Diyarbakır’da medfun bulunan Sahabiler (Vakidi Tarihi’ne göre):
1- Süleyman İbn-i Halid (radıyallahu anh)
2- Amir b. Ehves (radıyallahu anh)
3- Huzeyde b. Sabit (radıyallahu anh)
4- İmran b. Bişr (radıyallahu anh)
5- Selem b. Yes’ub (radıyallahu anh)
6- Macid b. Talha (radıyallahu anh)
7- Musanna b. Asim (radıyallahu anh)
8- Salim b. Adiyy (radıyallahu anh)
9- Malik b. Hafiz (radıyallahu anh)
10- Hattab b. Cerir (radıyallahu anh)
11- Efleh b. Saide (radıyallahu anh)
Diyarbakır’da (çeşitli mekanlarda) medfun bulunan Sahabiler:
1-Malik-i Eşter (radıyallahu anh) Bu mekanda Parmağı medfundur. Balıkçılarbaşı Aşefçiler Sokakta.
2-Mir Seyyaf (radıyallahu anh) Hasırlı Mah. Kardeniz 2 Sk.
3-Sahad bin Ebi Vakkas Ebul Muhsin (radıyallahu anh) Dağ Kapı’da kapının yanında.
4-Sa’saa bin Sühân (radıyallahu anh) Ulu Camii yanı, Hasan Paşa Hanı karşısı.
5-Mirsiyap (radıyallahu anh) Şeyh Matar (Dört ayaklı) Camii bahçesinde.
6-Ebul Mücin (Hançer-i Güzel) (radıyallahu anh), Lalabey Mahallesinde.
Diyarbakır’da (Hz.Süleyman Camii’nde) Metfun Bulunan Sahabiler:
Hz.Süleyman, Hz.Rıdvan, Hz.Mesut, Hz.Beşir, Hz.Hamza, Hz.Amr, Hz.Sabe, Hz.Sabit, Hz.Zeyd (2 ayrı kişi), Hz.Halid (2), Hz.Numan, Hz.Muhammed (2), Hz.Abdullah (3), Hz.Hasan (2), Hz.Ka’b-Zişan, Hz.Fudayl, Hz.Malik, Hz.Fahr, Hz.Ebul Hamd, Hz.Ebu Nasr, Hz.Muğire (radıyallahu anhum).
Türbedârın Anısı
Anlatılanlara göre, Şehitlerin bir türbedarı Şeyh Muhiddin Efendi, onlara sürekli hizmet edermiş. Her Cuma şehitlerin kanları akarmış. Türbedar eline pamuk alır, kanayan şehit kanlarını silermiş. Şehitlerin yüzlerini hiç açmazmış.
Yine bir Cuma akşamı yaklaşınca, parası bitmiş. Pamuk alamamış. Çarşı-pazar dolaşsa da bir türlü pamuk alacak parayı bulamamış. Yanına bir adam gelerek, kendisine pamuk alması için para vermiş.
Geceleyin türbeye inen türbedar, kanayan yaraları pamukla temizlemeye başlamış. Bir ara hiç yapmadığı bir şeyi yapmış. Şehitlerden birinin yüzünü açmış. Gördüğü karşısında şaşkına dönmüş. Kendisine pamuk parası veren kişi, kanını temizlediği şehidin ta kendisi imiş. Bu türbedarın ölümünden sonra, şehitlerin gömülü olduğu mahzene inen yol kapatılmış.
Camii de Namaz Kılmayan Veli
Büyük Allah dostlarından, Mevlana Halid Zülcenaheyn Hazretleri (ks) bir seferden dönerken, Hz. Süleyman Camii’ne namaz kılmak için gelmiş. Camiye adımını atar atmaz geri çekilmiş. Geri dönüp camii avlusunda namazını kılmış. Kendisine “Namazı neden avluda kıldınız?” diye soranlara verdiği cevap enteresan ve bir o kadarda manidardır. “Orada o kadar çok şehit bir arada idi ki, onları incitmektense dışarıda kılmayı tercih ettim.”
Nasıl Gidilir?
Diyarbakır’a karayolu ve havayolu ile ulaşmak mümkündür. Otellerde güvenle kalınabilir. Şehir içerisinde yürüyerek dolaşırsanız sürprizlerle karşılaşırsınız.
Kaynaklar: 1- Yahya Erikli; Diyarbakır Sahabe Fatihleri. 2- Yahya Erikli; Peygamberler Sahabeler Diyarı ve Ziyaret Yerleri.
Yol Notları
•41. Şehit Sahabe olarak adlandırılan Hz. Sa’sa (ra) ilk Müslüman vali olmuştur. 6 ay sonra hayatını kaybetmiştir.
•Hz. Süleyman Camiinin diğer adı Nasriye Kale Camii’dir.
•Diyarbakır’a gidilmişken özelikle Ulu Camii görülmeden dönülmemelidir.
•Amid olarak bilinen şehir, Sahabe döneminde Şam’a bağlı idi. Peygamberimizin Hendek Savaşı’nda, hendek kazarken ilk vuruşta, kayanın üçte biri kopar. Hz. Peygamber (sav): “Allâhu Ekber! Bana Şam’ın anahtarları verildi. Şu anda Şam’ın kırmızı köşklerini görmekteyim” buyurur. Peygamberimizin bu müjdesinin Diyarbakır’ı fetih etmenin bir işareti olacağı belirtilmektedir.
‘Beşinci Harem-i Şerif’ Diyarbakır’da
Yirmi yedi yıldızın yanında, o günkü savaşlarda on dört Sahabe daha şehit düşüyor. Yüreğimizin bir yanını yirmi yedi yıldıza bırakırken, diğer yanı ile Diyarbakır sokaklarında şehitlerin türbelerini aramaya, onlardan izler bulmaya çalışıyoruz.
Diyarbakır’da 30 sahabe mezarının kesin olarak yerleri biliniyor. Ancak, daha sonra şehirde kalan ve soylarını devam ettirenlerle birlikte toplam 541 sahabe ve tâbiînin kabrinin bulunduğu belirtiliyor. Kentte halen Sahabe torunu olduklarını belgeleyebilen, şecere tutan aileler var. Kentte 6 peygamberin kabri, 3 peygamberin ise makamının bulunduğu ifade ediliyor. Sahabe kabirlerinin sayısı bakımından Mekke ve Medine’den sonra üçüncü sırada yer alan Diyarbakır’ı Kudüs, Suriye ve Irak’ın takip ettiği ileri sürülüyor. (Bülent Ceyhan; Diyarbakır’ın İslam’a Bakan Yüzü” Aksiyon, sayı, 606.)
Diyarbakır Ulu Camii, farklı mezheplerin birleştiği adeta Beşinci Harem-i Şerif olmuş. Asırlarca; ten rengine, diline bakılmadan, kırk bir Sahabe’nin kanları ile mayaladıkları kardeşlik hamuru huzur getirmiş bu topraklara.
Günümüzde ise sevgiyi, barışı, hoş görüyü kaybedenler, yanlış mekanlarda aramaya koyuldular onları. Uzaklarda aranan oysa yakında idi. Gökte aran yıldızlar, Hz. Süleyman Camii’nin yüreğine inmişlerdi.
Onların ışığı, karanlığa inat, aydınlık isteyenlere hala yol gösteriyor. Ateşe inat, hala sığınılacak en güvenli serinlik olmaya devam ediyor. Başımızı gömdüğümüz kumdan aldırıp yolumuzu kırk bir yıldızın parladığı şehre düşürmenin zamanı geçiyor bile…
1 comment
Peygamberler ve sahneleri araştıran ve kaleme alan sayın yahya erikli hocaya tsk ederiz