Şair ikinci kıtada; bayrağımızın o zamanki kırgın, küskün, öfkeli halini dile getiriyor. Türk vatanının bazı kısımları istila edilmiştir. Bu yüzden bazı bayraklarımız indirilmiş, yerlerine düşman bayrakları asılmıştır. Kaş çatmak, öfke halini ifade eder. Kaş bizim edebiyatımızda hilale benzetilir. Sevgilinin kaşları daima hilal şeklinde gösterilmiştir. Sevgili de nazlı bir güzeldir. Aşığına eziyet etmekten, onu üzmekten zevk duyar. Bayraktaki hilal de, tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşı gibi çatılmıştır. Kahraman Türk ırkını üzmektedir. Türkün beklediği, özlediği ise, gülen bir yüzdeki kaşlar gibi, hilalin açılmasıdır. Türk milleti, bayrağımızı yine göklerde dalgalanır halde görmeyi arzu etmektedir. Bir aşığın sevgilisinden güler yüz beklemesi gibi, istiklale aşık Türk milleti de istiklalin sembolü olan bayraktan, yüzünün gülmesini, hilal şeklindeki kaşının açılmasını beklemektedir. Bu ise milletimizin en tabii hakkıdır. Çünkü Türkler, istiklalleri, bayrakları uğruna pek çok kan dökmüştür. Bu kanları bayrağa helal etmesi için, onun da (bilgi yelpazesi.net) artık nazlanmayı bırakıp, göklerde dalgalanması lazımdır. Bu kıtada, Mehmet Akif, üstü kapalı olarak Allah’a hitap etmekte, Türk milletine bu dayanılmaz hali, düşman istilasını reva gördüğü için, Allah’a serzenişte bulunmaktadır. Zira Müslüman Türk milleti, asırlarca ila-yı kelimetullah (Allah kelamını, Kuranı yüceltmek) İslam dinini ve adaletini dünyaya yaymak için savaşmıştır (gaza etmiştir). Bu uğurda pek çok şehit vermiştir. Böyle bir milletin düşman istilasına uğraması haksızlıktır. Bu durum ancak günahkarlara reva görülebilir bir cezadır. Türk Milleti daima Hakk’a (Allah’a) inandığı, taptığı, onun yolundan ayrılmadığı için bu cezayı hak etmemiştir. Onun hakkı istiklaldir.
Dördüncü kıtada, şair, vatanımızı istilaya yeltenen Avrupalılara meydan okuyor. Yirminci asrın başında Avrupa medeniyeti artık can çekişmektedir. On dokuzuncu asırdaki üstünlüğünü kaybetmiş durumdadır. Bu yüzden tek dişi kalmış bir canavardır. Ancak Avrupa bu zayıflamış durumunu hazmedemediğinden, mevcut teknik imkanlarını seferber ederek, topuyla, tüfeğiyle bizi yok etmek gayretindedir. Avrupa medeni imkanlarını, Türklüğü dünya haritasından silmek için, bir vasıta olarak kullanmaktadır Mehmetçiğin süngüsüne topla, tüfekle cevap vermektedir. Avrupalı kendini çelik zırhlarla korurken Mehmetçik, onun modern silahlarına iman dolu göğsüyle karşı durmaktadır. Bu silahlarıyla, Avrupalı, kudurmuş bir canavar gibi uluyarak, kahraman Türk ordusunu sindirmeğe çalışmaktadır. Şair, askerlerimize, bu artık eski gücünü kaybetmiş, zalim, Müslüman Türk düşmanı, haçlı ordularından korkmamalarını, iman dolu bir göğsün, en modern silahlara karşı koyabileceğini haykırıyor. Neticede Mehmet Akif, haklı çıkmış, Avrupa medeniyeti irnanlı Türk askeri karşısında gerilemeğe mecbur edilmiş, bir kısmı Akdeniz’e dökülürken, bir kısmı da bayrağımızı selamlayarak, memleketimizi terk etmiştir.
an haline getiren onu elde etmek ve korumak için şehit olan atalarımızın, o topraktaki mezarlarıdır. Kısacası alelade toprak büyük bir değer taşımaz. Ama vatan toprağı, uğrunda şehit olan atalarımızın kaniyle sulanmış olduğu, şehit mezarlarıyla dolu bulunduğu için mukaddestir.