Kasım ayının gelmesiyle birlikte çalışanlar bu ay resmi tatil olup olmadığını araştırmaya başladı. Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü olarak anılan bu özel gün, Atatürk’ü Anma ve Atatürk Haftası kapsamında değerlendiriliyor. Peki, 10 Kasım resmi tatil mi? 10 Kasım hangi günde denk geliyor? İşte konuyla ilgili detay.
ATATÜRK’ÜN KAÇINCI ÖLÜM YILDÖNÜMÜ 2025
10 Kasım Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 58. yıldönümü. Yalnızca bizim tarihimiz açısından değil tüm dünya tarihi açısından istisna şahsiyetlerden biri olan Cumhuriyetimizin kurucusu, Milli Mücadelenin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 58. Yıldönümünde sevgi, saygı, minnet ve özlemle anıyoruz.
Öğrencilerin ve çalışanların gündeminde “10 Kasım resmi tatil mi?” Sorusu yer alıyor. Mustafa Kemal Atatürk, her yıl olduğu gibi bu yıl da 10 Kasım Cuma günü büyük bir özlem ve sevgiyle anılacak. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan çalışma ve iş takviminde 10-16 Kasım tarihleri arasından Atatürk haftası sebebiyle çeşitli etkinler düzenlenecek. 10 Kasım’da Atatürk’ü anmak için yurdun her yerinde saat 09.05’te iki dakikalık saygı duruşu gerçekleştirilecek ve bayraklar tüm yurtta yarıya indirilecek.
10 KASIM RESMİ TATİL Mİ 2025?
Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm tarihi olarak bilinen 10 Kasım resmi tatiller arasında yer almıyor. Bu sene perşembe gününe denk gelen bu özel günde okullar ve diğer kamu kurumları faaliyet göstermeye devam edecek.
10 KASIM KAÇINCI YIL DÖNÜMÜ 2025?
Atatürk 1938’de 10 Kasım’da saat 09:05’te hayatını kaybetti. 2025 yılı Atatürk’ün vefatının 87. yılı olacak.
10 Kasım kaçıncı yıl dönümü 2025? Bu yıl Atatürk’ün vefatının kaçıncı yıl dönümü?
10 Kasım kaçıncı yıl dönümü 2025? Bu yıl Atatürk’ün vefatının kaçıncı yıl dönümü?
10 Kasım anma törenleri kapsamında yapılacak konuşmalarda Atatürk’ün vefatının yıldönümü ile ilgili detaylar paylaşılacak. Aynı şekilde sosyal medya üzerinden paylaşımda bulunacak olanlar vefatın üzerinden kaç yıl geçtiğini mesajlarında aktaracak. Peki, 2025 10 Kasım’ın kaçıncı yıl dönümü?
Her 10 Kasım’da olduğu gibi bu yıl da 10 Kasım’da çeşitli alanlarda törenler düzenlenecek. Törenlerde Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı ile ilgili bilgiler verilecek ve Atatürk’ün hayatı paylaşılacak. Peki, bu yıl kaçındı yıl dönüm olacak?
10 KASIM KAÇINCI YILDÖNÜMÜ 2025? ATATÜRK’ÜN VEFATININ KAÇINCI YILI?
Atatürk 1938’de 10 Kasım’da saat 09:05’te hayatını kaybetti. Dolayısıyla 2025 yılı Atatürk’ün vefatının 87 yılı olacak.
ATATÜRK NEDEN VEFAT ETTİ?
Mustafa Kemal Atatürk, 1938 başlarında iştahsızlık ve halsizlik hissetmeye başladı. Vücudunun çeşitli yerlerinde kaşıntılar meydana geliyor ve burun kanamaları güçlükle önleniyordu. Bu kaşıntıların Çankaya Köşkü’ndeki karıncalardan meydana geldiği öne sürüldü ve köşk ilaçlamaya alındı. Atatürk de özel bir kür tedavisi için Yalova Termal’e gönderildi. Termal Otel’de, 22 Ocak 1938 günü Atatürk’ü muayene eden Dr. Nihat Reşat Belger, karaciğer rahatsızlığından kuşkulandı ve Atatürk’e siroz teşhisi koydu. Doktor Belger’in mutlak surette perhiz yapmasını tavsiye ettiği Atatürk, Termal Otel’deki tedavisine bir süre daha devam etti, ancak doktorların bütün itirazlarına rağmen 1 Şubat 1938’de tedaviyi yarıda bırakarak Bursa’ya hareket etti.
6 Mart 1938 günü beş doktor Çankaya Köşkü’nde Atatürk’e bir konsültasyon yaptılar ve siroz hastalığı teşhisini yinelediler.
Atatürk, 10 Kasım günü tüm yurtta milyonlarca vatandaş tarafından anılıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü, kendisinin sağlığının 1937 yılından itibaren bozulmaya başlamasına müteakiben 10 Kasım 1938’de gerçekleşti. Ölümünün ardından, 21 Kasım 1938’de geçici olarak Ankara Etnografya Müzesi’ne konulan naaşı, 10 Kasım 1953’te kendisi için inşa edilmiş anıt mezar olan Anıtkabir’e nakledildi. 10 Kasım 2025 Atatürk’ün ölümünün kaçıncı yıl dönümü? Atatürk’ün vefatının kaçıncı yılı? sorularının yanıtı araştırılıyor…
ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜNÜN KAÇINCI YIL DÖNÜMÜ?
10 Kasım 2025 Atatürk’ün ölümünün 87’nci yıl dönümüdür. Hayatını vatanının bağımsızlığına adayan, askeri ve siyasi dehasıyla Türk ve dünya tarihine adını yazdıran, kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanlığını yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 85 yıl önce 10 Kasım 1938’de, saat dokuzu beş geçe milletine veda etti.
ATATÜRK’ÜN HAYATI
Atatürk, 1881’de Selanik’te dünyaya geldi. Annesi Zübeyde Hanım’ın arzusu doğrultusunda ilköğrenimine Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde başlayan Atatürk, daha sonra babası Ali Rıza Efendi’nin isteği ile geçtiği Şemsi Efendi Mektebi’nde ilkokulu bitirdi.
Ortaokul eğitimi için gittiği Selanik Mülkiye Rüştiyesi’nden kendi isteğiyle ayrılan Atatürk, öğrenimini Selanik Askeri Rüştiyesi’nde sürdürdü. Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, Atatürk’ü sınıftaki diğer Mustafa’lardan ayırmak için üstün yetenekli öğrencisine ikinci ad olarak “Kemal” ismini koydu.
Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra Manastır Askeri İdadisi’nden ikincilikle mezun oldu. Askeri öğreniminin yanında yabancı dil eğitimi de alan Atatürk, yazları izinli döndüğü Selanik’te Fransızca dersleri gördü.
Daha sonra İstanbul’a gelerek 1899’da girdiği Harp Okulu’nu 1902’de teğmen rütbesiyle bitiren Mustafa Kemal, Harp Akademisi’nden de 1905’te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.
İLK GÖREVİ İÇİN ŞAM’A GİTTİ
Atatürk, kurmaylık stajı için, 1905’te Şam’da 5. Ordu emrine atandı. Suriye bölgesindeki üstün hizmetleri nedeniyle Beşinci Rütbe’den Mecidi Nişanı verilen Atatürk, 1907’de merkezi Makedonya’nın Manastır şehrinde bulunan 3. Ordu Karargahı’na atandı. Atatürk, 3. Ordu Karargahı’nın Selanik’teki kurmay şubesinde görevlendirildi.
İstanbul’da 1909’da çıkan 31 Mart İsyanı’nı bastıran Hareket Ordusu’nda yer alan Mustafa Kemal, 1910’da Arnavutluk’taki isyanı bastırmak için düzenlenen harekatta da görev yaptı.
İtalyanların Osmanlı Devleti’ne savaş açması ve Trablusgarp’a asker çıkarması üzerine Atatürk, 1911’de Tobruk’a gönderildi. Atatürk komutasındaki kuvvetler, Tobruk ve Derne bölgesinde İtalyanlara baskın şeklinde taarruz ederek büyük zayiat verdirdi. Tobruk ve Derne’de Türk kuvvetlerini başarıyla yönettikten sonra binbaşı rütbesiyle 1912-1913 yıllarında Balkan Savaşı’na katılan Atatürk, Edirne’yi Bulgaristan’dan geri alan kolorduda görev yaptı.
“Vatanın müdafaasından daha mühim ve yüce vazife olamaz”
Atatürk, 1913’te Sofya’da ataşeliğe atandı. Ataşe olarak görev yaptığı sırada, Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Atatürk, Başkomutanlık Vekaleti’ne müracaat ederek cephede görev almak istedi.
Kendisine “Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ataşemiliterliği’ni daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz.” cevabının verilmesi üzerine Büyük Önder, Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya şu mektubu yazdı:
“Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya’da ataşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz.”
Bunun üzerine Atatürk, 1915’te Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu’ya bağlı Tekirdağ’da oluşturulacak 19. Tümen Komutanlığına atandı.
İngiliz ve Fransız harp gemilerinin, Çanakkale Boğazı’nın giriş tabyalarını topa tutması ve karaya asker çıkarma girişiminde bulunması üzerine 19. Tümen Komutanlığının Maydos’a (Eceabat) nakli ve Atatürk’ün 19. Tümen Komutanlığı olarak görevini sürdürmesi kararlaştırıldı.
Gelibolu Yarımadası’na asker çıkaran ve Conkbayırı’na ilerleyen düşman birlikleri Atatürk’ün komutasındaki 19. Tümen kuvvetlerinin taarruzuyla geri çekildi.
Atatürk, Conkbayırı taaruzu sırasında göğsüne isabet eden şarapnel parçasının göğüs cebindeki saati parçalayarak dönmesi sonucu mutlak bir ölümden kurtuldu.
Anafartalar Grubu Komutanlığı’na atanan Atatürk’ün komutasındaki kuvvetlerin taaruzuyla düşman ele geçirdiği tepelerden kıyı bölgelerine itildi. Arıburnu ve Anafartalar bölgelerinde kahramanca savaşan Atatürk büyük başarı kazandı ve albaylığa terfi etti.
Atatürk’e, Arıburnu ve Anafartalar’daki üstün başarıları nedeniyle Muharebe Altın Liyakat Madalyaları verildi.
DOĞU CEPHESİ
Doğu Cephesi’nde 16. Kolordu Komutanlığına atanan Atatürk, 1916’da Rus saldırılarını durdurarak Bitlis ve Muş’u düşmandan geri aldı ve bu cephede generalliğe terfi etti.
Atatürk, 1917’de Veliaht Vahdettin ile Almanya’ya giderek Alman Genel Karargahı ve Alman savaş cephelerinde incelemelerde bulundu.
Suriye cephesinde 1918’de 7. Ordu’ya komutan olarak atanan Atatürk, İngilizlere karşı başarıyla mücadele etti.
BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ
Atatürk, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İstanbul’a döndü. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak, ordu müfettişliği göreviyle İstanbul’dan ayrıldı.
Deniz yoluyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Atatürk, 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’ni yayımladı ve Türk milletine, “vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas’ta bir kongre toplanacağını” bildirdi.
Atatürk, vatanı ve milleti parçalanma tehlikesinden kurtarmak için başlatılan milli mücadele uğrunda serbestçe çalışmasına engel olmasından dolayı Osmanlı Hükümeti’nin verdiği görevden ve askerlikten istifa etti.
Daha sonra Mustafa Kemal, 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da, 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaptı. Bu kongrelerde, “Düşman işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir hükümetin kurulacağı ve bir milli meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği” kararları alındı ve açıklandı.
Atatürk’ün çabalarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 23 Nisan 1920’de Ankara’da tarihi görevine başladı. Milletin iradesi ve egemenliğini temsil eden Meclise ve hükümete başkan seçilen Atatürk, Türk bağımsızlık mücadelesinin askeri, siyasi ve sosyal lideri oldu.
TBMM açılmadan 17 gün önce, 6 Nisan 1920’de, Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Anadolu Ajansı (AA) kuruldu. “Türkiye’nin sesini dünyaya duyurmak” amacıyla kurulan AA, TBMM’nin çıkardığı ilk yasaları duyurdu, milli mücadelenin ve Kurtuluş Savaşı’nın her aşamasına tanıklık etti.
TBMM açılarak milli bir hükümet kurulmasına rağmen Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması imzalandı.
Büyük Önder Atatürk, United Telegraph gazetesi muhabirine yaptığı açıklamada, Sevr Antlaşması’nı tanımadıklarını vurgulayarak, “Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve neticede yaşama hakkımızı inkara ve kaldırmaya yöneltilmiş Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir.” ifadelerini kullandı.
TBMM tarafından Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması’nın kabul edilmediği dünyaya duyuruldu.
YUNAN ORDUSU BOZGUNA UĞRATILDI
İtilaf Devletleri’nin yardımıyla İzmir’i işgal eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi 1921’de, Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu.
Yunan ordusunun 23 Ağustos 1921’de yeniden taarruz etmesiyle 22 gün sürecek Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Atatürk, birliklere, “Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” emrini verdi.
Yunan ordusu bozguna uğratılarak, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği Türk ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi’ni zaferle sonuçlandırdı. Bu zafer nedeniyle Mustafa Kemal Atatürk’e, TBMM tarafından “Mareşal” rütbesi ve “Gazi” unvanı verildi.
Sakarya Zaferi’nin ardından 13 Ekim 1921’de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921’de Fransızlarla Hatay haricinde bugünkü Türkiye sınırının çizildiği Ankara Antlaşması imzalandı.
BÜYÜK TAARRUZ
Atatürk’ün komutanlığında Türk ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922’de karşı saldırıya geçerek Büyük Taarruz’u başlattı.
Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği 30 Ağustos 1922’deki Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi’nde Türk ordusu, Yunan ordusunun büyük kısmını yok etti. Bozguna uğrayarak kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk ordusu, 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.
Anadolu’yu düşman istilasından kurtaran büyük askeri zaferlerin ardından 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri işgal ettikleri Türk topraklarından çekildi.
“Lozan Antlaşması, büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder”
İsmet İnönü başkanlığındaki Türkiye heyeti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı.
Büyük Önder, Lozan Antlaşması’na ilişkin, “Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır.” değerlendirmesinde bulundu.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN İLK CUMHURBAŞKANI
Kurtuluş Savaşı’nın ardından TBMM tarafından 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal Atatürk de cumhurbaşkanı seçildi. 1938’deki ölümüne dek arka arkaya 4 kez cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten Cumhurbaşkanı oldu.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e 14 Haziran 1926’da İzmir’de yapılması planlanan suikast girişimi engellendi. Suikast girişiminin elebaşları İzmir’de tutuklandı.
Büyük Önder, suikast girişimine ilişkin Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, “Alçak girişimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Gazi Mustafa Kemal’e, 24 Kasım 1934’te 2587 sayılı Kanunla “Atatürk” soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı.
Hatay’ın ana vatana katılması için yoğun diplomatik çaba gösteren Atatürk’ün bu amacı, vefatının ardından 1939’da gerçekleşti.
SİROZ TEŞHİSİ KONULMASI
Mustafa Kemal Atatürk, 1938 başlarında iştahsızlık ve halsizlik hissetmeye başladı. Vücudunun çeşitli yerlerinde kaşıntılar meydana geliyor ve burun kanamaları güçlükle önleniyordu. Bu kaşıntıların Çankaya Köşkü’ndeki karıncalardan meydana geldiği öne sürüldü ve köşk ilaçlamaya alındı. Atatürk de özel bir kür tedavisi için Yalova Termal’e gönderildi. Termal Otel’de, 22 Ocak 1938 günü Atatürk’ü muayene eden Dr. Nihat Reşat Belger, karaciğer rahatsızlığından kuşkulandı ve Atatürk’e siroz teşhisi koydu. Doktor Belger’in mutlak surette perhiz yapmasını tavsiye ettiği Atatürk, Termal Otel’deki tedavisine bir süre daha devam etti, ancak doktorların bütün itirazlarına rağmen 1 Şubat 1938’de tedaviyi yarıda bırakarak Bursa’ya hareket etti.
FRANSA’DAN DOKTOR GETİRTİLMESİ
Atatürk’ün sağlık durumunun ciddiyet göstermesi hükûmeti de telaşlandırdı ve Başbakan Celâl Bayar, Avrupa’dan iki hekim getirilmesini önerdi. Atatürk o günlerdeki Hatay Sorunu yüzünden hastalığının dışarıda duyulmasının iyi olmayacağını düşündüğünü belirterek bunu reddetti ancak Türk doktorların kapsamlı bir muayene yapmasını kabul etti. 6 Mart 1938 günü beş doktor Çankaya Köşkü’nde Atatürk’e bir konsültasyon yaptılar ve siroz hastalığı teşhisini yinelediler. Atatürk’ün kesinlikle alkol almaması gerektiğini söyleyerek yoğun çalışma temposunu da biraz düşürmesini istediler. Atatürk bu önerilere olumlu yanıt verdi. Bu muayeneden bir süre sonra Başbakan Celâl Bayar’ın tavsiyesi üzerine Paris Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Noel Fiessinger Ankara’ya davet edildi. Noel Fiessinger Atatürk’ü muayene etti ve diğer doktorların teşhis ve tavsiyeleriyle örtüşen bir tanı-tedavi ortaya koydu. İlk teşhisten sonra Fissinger Atatürk’e “Efendim, büyük savaşlar kazanmış olabilirsiniz ancak bu olayda vaka sizsiniz ve ben de sizin komutanınızım, lütfen bu hususu unutmayınız” telkininde bulunmuştu. Fransız doktorun sözleri, tavsiyeleri ve tavırlarından memnun kalan Atatürk doktorun tavsiyelerini ciddi şekilde uygulamıştır.
SON KEZ ANKARALILARIN KARŞISINA ÇIKIŞI
19 Mayıs 1938’de Ankara Stadyumu’nda Yugoslavya Savunma Bakanı Orgeneral Ljubomir Marić’i kabul ederken.
Atatürk’ün rahatsızlığı ve özellikle Avrupa’dan doktor getirtilmesi, dünyada geniş yankı buldu. Ölmek üzere olduğu ve siyasi mirasını kime bırakacağı yönündeki haberler üzerine Atatürk tüm dünyaya sağlıklı olduğunu göstermek isteyerek 19 Mayıs 1938 günü (Samsun’a çıkışının 19. yıldönümünde) Ankara Stadyumu’nda halkın karşısına çıktı. Bu, Ankaralıların karşısına son kez çıkışı oldu. Kutlamalar çok parlak geçti, o günün anısına Ankara Stadyumu’nun adı 19 Mayıs Stadyumu olarak değiştirildi.
Atatürk 83 yıl önce 10 Kasım 1938’de 57 yaşındayken Dolmabahçe Sarayı’nda saat dokuzu beş geçe hayatını kaybetti.
ATATÜRK’ÜN NAAŞI 10 KASIM 1953’TE ANITKABİR’E NAKLEDİLDİ
Atatürk’ün Türk bayrağına sarılı tabutu, Dolmabahçe Sarayı büyük tören salonunda bir katafalk üzerine yerleştirilerek 3 gün süreyle milletin ziyaretine bırakıldı.
Cenaze, daha sonra 20 Kasım 1938’de Ankara’ya getirildi ve 21 Kasım 1938’de büyük törenle Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konuldu. Cenaze törenine bütün dünya devletleri özel temsilciler gönderdi. Törende, Çanakkale’de ve diğer muharebelerde Atatürk’e karşı savaşmış yabancı generaller de yer aldı.
Atatürk’ün naaşı, ölümünün 15’inci yılı olan 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e nakledildi.