Kanuni Sultan Süleyman Kimdir? Resimli Hayatı.
Kanuni Sultan Süleyman’ın Detaylı Yaşam Öyküsü Hakkında Bilgi.
I. Süleyman veya Kanuni Sultan Süleyman ya da birçok batı ülkesinde bilindiği isimle Muhteşem Süleyman, onuncu Osmanlı padişahı ve 89. İslam halifesidir. Ayrıca I. Süleyman’ın 10. Osmanlı sultanı olması sebebiyle On numarayı tamamlayan manasına gelen Saibü’l Aşereri’l Kamilet’de denmiştir.
Süleyman, Şebinkarahisar ve Bolu Sancakbeyi olarak atanmak istendi. Fakat Amasya Sancakbeyi olan amcası Şehzade Ahmet bu olaydan hoşnutsuzluk duydu. Bu sebepten 1509’da, Kırım’da bulunan Kefe Valiliği’ne atandı. 1512’de babası I. Selim’in tahta çıkmasıyla Manisa Valiliği’ne atandı. Babası Selim’in 1520’de ölümü üzerine Manisa’dan İstanbul’a geldi ve tahta çıktı (30 Eylül 1520).
KAPTAN-I DERYA CAFER BEY’İ İDAM ETTİRDİ Babasına büyük bir cenaze töreni düzenledi ve Sultan Selim Camii’ni yaptırdı. Yeni padişah Silahdarlara 1000 akçe başiş verdi gündeliklere 5 akçe zam yaptı. Bütün kimsesizlere 4 akçe dağıttı. Yeniçerilere 3000 akçe bahşiş verildi. Bir çok para daha verildi. Her padişah tahta çıktığında cülus bahşişi verirdi. Bu uygulama 18. yüzyıla kadar sürdü. Süleyman, ceza vermekten de geri durmadı. Kaptan-ı Derya Cafer Bey ve birkaç silahdar halka zulmettiği gerekçesiyle idam edildi. Bu yaptıkları onun “Kanuni” unvanını almasında önemli rol oynadı.
Kanuni, başarılı bir asker, kudretli olarak kabul edilen bir devlet adamı, eşine nadir rastlanan bir devlet teşkilatçısıydı. Kanuni ünvanını kanunları yenileyip ek kanunlar yapıp, bunlara önem verdiği için verildi.
Osmanlı’nın her çeşit yapılanması bu dönemde yükseldi. Ayrıca başarılı bir şair olan I. Süleyman, Muhibbî veya vezin gereği nadiren de olsa Muhib, Sultan Süleyman, Meftûnî, Âcizî mahlaslarını kullandığı hacimli divanında tam 2779 adet gazel bulunmaktadır ki, Divan şairleri arasında en fazla gazel yazmış olan Zâtî’nin bile ulaştığı gazel sayısı 1825’tir. Kanuni böylece Divan edebiyatının gazel rekorunu kırmıştır.
İlk olarak 1521’de Belgrad daha sonra 1522’de Rodos, 1526’da Mohaç, 1534’de Bağdat ve Tebriz, 1538’de Boğdan’ın tamamı ve Preveze, 1541’de Macaristan’ın tamamı, 1543’de Estergon, 1551’de Trablusgarp, 1553’de Safevi topraklarının bir kısmı, 1566’da Zigetvar I. Süleyman tarafından fethedildi.
Vezir Ahmet Paşa, Sadrazamlık beklerken, hızla yükselişinden rahatsız olduğu Pargalı İbrahim onun yerine Sadrazamlığa getirilmişti. Ahmet Paşa Mısır Valiliğine atanmış, atanır atanmaz isyan etmişti. Ahmet Paşa’nın isyanını yıldızı hiç barışmadığı yerine Sadrazam olan Pargalı İbrahim bastıracaktır.
SARAYA DAMAT OLDU 1523 yılında Kanuni’nin kız kardeşi Hatice Sultan ile evlenerek Saraya Damat oldu. Artık Damat İbrahim Paşa idi. Düğünleri 15 gün sürmüş, düğün şaşalı şekilde Kanuni’nin kendisi için yaptırdığı İbrahim Paşa Sarayında yapılmıştı. Belgrat’ın fethinde, Rodos’un alınmasında, Ahmet Paşa ve Kalender Şah isyanlarının bastırılmasında önemli rol oynamış, Osmanlı için önemli olaylarda en önlerde yer alması ününe ün katmıştı. Bu durum aynı zamanda devlet içindeki otoritesini de arttırmıştı. Mısır isyanını bastırdıktan sonra Mısır Beylerbeyi ünvanını da almıştı.
1526 Mohaç Meydan Savaşının kazanılmasında da önemli rol oynamıştır. Ünü ve gücü biraz şımarmasına sebep olmuş, Kanuni’nin sorgusuz dostlunu suistimal etmeye başlamıştı. Bu durum onu çekemeyenler için bulunmaz bir fırsattı. Hakkında çıkan, aslında Müslüman değil bir hristiyan, derdi hükümdar olmak gibi birçok söylentinin üzerine Mohaç zaferinden sonra Avrupa’dan dönüşte, bir çok heykelle İstanbul’a gelmesi kendisine olan şüpheleri iyice arttırmıştı. Resim ve heykele verdiği önemi, İslam düşmanlığı olarak yansıtmaya çalışıyorlardı. Kanuni’nin onayı ile heykelleri sarayın bahçesine ve At meydanına koydurttu.
Hakkında çıkarılan dedikodulara Kanuni başlarda hiç aldırış etmiyor, gönülden bağlı olduğu dostuna çok güveniyordu. Bu karışık dönemde ailesinin Yunanistan’dan gelmesi, babasının Müslüman olup Yunus adını almasından sonra Sancak Beyliğine getirtmesi de hakkındaki dedikoduları iyice arttırmıştı.
PARGALI HADDİNİ AŞINCA Avrupalı elçiler ile o görüşüyor, kritik anlaşmalarda Osmanlının gücünü diplomatik olarak da gösteriyordu. Kanuni’nin gözünde saygınlığı en üstlerde çıkmıştı. Kanuni, Damat İbrahim Paşa’nın gelirini 3 milyon akçeye çıkardığını tüm devlet erkanının huzurunda duyurarak kadim dostunun onurunu okşamak istediğinde, bulunduğu mevki ve gücünün etkisi ile 3 milyonu beğenmeyip “Fatih Sultan Mehmet, Sadrazam Mahmut Paşa’ya 4 milyonluk haslar verdiğini” söyleyerek şımarıklığını belli edecek, Kanuni’de altta kalmayıp, “Onlar İstanbul’u fethettiler, Onlar ile kendimizi bir tutmak haddimiz değil” diyerek cevap verecekti.
İbrahim Paşa askeri başarılardan sonra görüştüğü elçiler ile devletin kudretinden bahsettikten sonra bulunduğu mevkinin yüksekliğini vurguluyor, “Padişahın iki mühründen biri bende. Devleti ben idare ediyorum, benim tasdiklemediğim hiçbir iş olamaz” devlet içindeki nüfuzu ile böbürleniyordu.
Avusturya ile yapılan 1533 İstanbul Antlaşmasında , Avusturya Kralının Osmanlı Sadrazamına (yani kendine) denk sayılması, İbrahim Paşa’yı iyice gururlandırmış, kendini Krallar ile Sultanlar ile denk olarak görmeye başlamıştı. 1534’deki Safeviler üzerine üzerine yapılan Irakeyn Seferi İbrahim Paşa için ikinci bir dönüm noktası idi. “Serasker Sultan” ünvanı verilmişti. Bu ünvanı alan ilk kişi idi. Artık kendi adına fermanlar yazıyor, “Sultan İbrahim” diye imzalıyordu.
Paşa’nın Irakeyn seferi sırasındaki asıl amacının İran’ı ele geçirip, Osmanlıya bağlamak başına da kendisinin geçmek istediği düşünülüyordu.Nitekim başlangıçta seferin yönü Bağdat iken orduyu Tebriz’e yönlendirmiş, alt yapı hazırlığı yapılmadan yapılan uzun yürüyüş, orduyu yıpratmış, İran Şah’ı yaklaşınca da Erzurum’da bulunan Kanuni’den yardım istemek zorunda kalarak amacına ulaşamadığı düşünülüyordu.
Yanında bulunan ancak ters düştüğü Defterdar İskender Çelebiyi öldürtmesi, sarayda ona karşı olan muhalefetin sesini iyice yükseltmesine sebep olmuştu. Bu tepkilerden artık Padişah ta etkilenmeye başlamış, kadim dostu ile arasına mesafe koymaya başlamıştı.
4 EŞİ VARDI Hürrem Sultan: Kanuni nikahla almıştır. Ukrayna asıllıdır. 4 Şehzade ve 1 Kadın Sultan’ın annesi Mahidevran Sultan: Şehzade Mustafa’nın annesi Gülfem Hatun: Şehzade Murad’ın annesi Fülane Hatun: Şehzade Mahmud’un annesi
HÜRREM İLE NASIL TANIŞTI? Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi ve Osmanlı tarihinde önemli roller oynamış bir sultandır. Leh asıllı Yahudi bir ailede doğan Hürrem Sultan’ın asıl adı Roxelanne’dı (Anastasiya Lisowska). Güzelliği nedeniyle küçük yaşta 1520 tarihinde bugünkü Ukrayna sınırları içinde bulunan Rohatyn şehrinden kaçırılmıştır. Daha sonra Kırım Hanı tarafından Osmanlı sarayına sunulan Hürrem Sultan, sarayda özel bir eğitim gördü. Dişiliği, zekası ve becerisi ile padişahın dikkatini çekmeyi bildi. Harem kadınları ve saray ileri gelenleri arasında da kendine yer edindi.
1536’nın Mart ayında iftar için saraya çağrılan İbrahim Paşa, iftardan sonra bir odaya çağrılarak, daha sonra Şehzade Mustafa’yı da boğdurtmakta kullanılacak dört sağır ve dilsiz cellat tarafından boğdurulacaktır.
OĞLUNUN ÖLDÜRÜLMESİNE NASIL ONAY VERDİ? 1553’de Şehzade Mustafa olayı yaşandı. Mustafa, I. Süleyman’ın Mahidevran Sultan’dan olan ilk çocuğudur. Şehzade Mustafa yetişkinliğe ulaşınca Osmanlı geleneğine uyarak Amasya’ya vali olarak gönderildi. Yine gelenek olduğu üzere annesi Mahidevran Sultan da oğluyla birlikte Amasya ‘ya gitti.
Şehzade Mustafa’nın I. Süleyman’ın en büyük oğlu olması ve sevilen bir şehzade olması nedeniyle babasından sonra tahta çıkması bekleniyordu. Ancak Mustafa, babasına bir süre sonra ayaklandı. Bir süre sonra büyük bir tehlike haline gelirken 1553 yılında Ereğli ovasında boğduruldu.
KIZINA HAYRANDI Mihrimah, babası ile bir arkadaşla konuşurcasına rahat, bir dostuyla dertleşircesine içten davranıyordu. Bu edebiyat ve müzik konuşmaları giderek yerlerini devlet işlerine bıraktılar. Artık Süleyman önemli kararları bile ona danışıyordu. Donanmanın rotası ne olmalı, hangi vezir değiştirilmeli gibi nice önemli konuda padişahın danışmanı olmuştu Mihrimah Sultan. Yorgun ve yaşlı Kanuni, kızının cevval zekasına, kararlılığına hayrandı.
PADİŞAH OĞLUNU ÖLDÜREN İRAN ŞAHINI ÖDÜLLENDİRDİ Devrin ikiyüzlü vezirlerinin kışkırtması, teşviki ile padişaha asi olan Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Sultan Bayezid, Doğu Anadolu’da gönderilen orduya yenilerek, on bin askeri ile İran’a sığınmıştı.(İstanbul’daki Bayezid semti onun adından gelmektedir).
İran Şahı Tahmasp, kendisine sığınan bu Türk Şehzadesini, önce çok iyi karşılayıp ağırlamıştı. Daha sonra Padişah Kanuni Sultan Süleyman, çok değerli hediye vaat ettiği mektupla, Tahmasp’tan, oğlunun katledilmesini istemişti. İran Şahı Tahmasp önceleri Bayazıd’ın eline geçmesini büyük fırsat olarak görür ve Kanuni’den taviz üstüne taviz kopartır. Şah, Kanuni’den oğlunun idamı için bin türlü istekte bulunur, örneğin Kars’ı dahi ister. Gönderilen hediyeler ve Kanuni’nin baskısı ile en sonunda, kendisine sığınan Şehzade Beyazıt’ı, oğlu Orhan’ı ve on bin askerini katletti.
İran Şahı Tahmasp, kendisine sığınan bu Türk Şehzadesini, önce çok iyi karşılayıp ağırlamıştı. Daha sonra Padişah Kanuni Sultan Süleyman, çok değerli hediye vaat ettiği mektupla, Tahmasp’tan, oğlunun katledilmesini istemişti. İran Şahı Tahmasp önceleri Bayazıd’ın eline geçmesini büyük fırsat olarak görür ve Kanuni’den taviz üstüne taviz kopartır. Şah, Kanuni’den oğlunun idamı için bin türlü istekte bulunur, örneğin Kars’ı dahi ister. Gönderilen hediyeler ve Kanuni’nin baskısı ile en sonunda, kendisine sığınan Şehzade Beyazıt’ı, oğlu Orhan’ı ve on bin askerini katletti.
Padişah Kanuni Sultan Süleyman, oğlunu öldüren Tahmasp’a bir teşekkür ifadesi olarak, üç kere yüz bin altın , yüz bin miktarı tam ayarlı altın ve çeşitli hediyeler, seçkin pişkerler, hesaba gelmez şeyler hazırlanarak vezir vükela ile Tahmasp’a verilmek üzere Başkent Kazvin’e ulaştırıldı.
Bu dönemin en büyük mimarı Mimar Sinan olarak kabul edilir. Sinan, Sultan Süleyman devri ve sonrasında 92 camii, 52 mescit, 57 medrese, 7 darül-kurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 375 eser vermiştir.
Ayrıca Süleyman, su yollarına önem vermiş ve birçok eski barajdan İstanbul’a su getirtmiştir. Sultanın en önemli yaptırdığı hayrı ise Süleymaniye Camii olarak kabul edilir. Hatta bu camii ile ilgili olarak birçok rivayet mevcuttur. Bunun dışında Bizans döneminde kalan çeşitli su kemerlerini çeşitli yollarla İstanbul’a getirtti. Süleyman, mimariye çok önem veriyordu.
Kanuni devrinde, Sadrazamlar arasında Piri Mehmet, Lütfi ve Sokollu görülür. Şeyhülislamlar arasında, Zenbilli, Kemalpaşazade, Taşköprülüzade, Çivizade ve özellikle Ebusuud, diğer devlet adamları arasında Barbaros, Nişancızade Msutafa, Seydi Bey ve Cafer Ağa, bilim adamları arsında Hace Mahmud, Şeyh Bali, Devriş Mehmed, Mola Abdüllatif, Padişah’ın süt kardeşi Yahya Efendi, Kadızade Acem Efendi, Sümbül Sinan ve Merkez Efendi sayılabilir.
Onun için devlet yönetiminde dört olgu önemliydi; -Devleti yönetmek için büyük bir ordu, -Orduyu yönetmek için büyük bir ekonomi, -Ekonomiyi elde etmek için halkın refahının yüksek olması, -Halkın refahının yüksek olması için kanunların adil olması. Bunlardan biri bile olmazsa devlet çökmeye mahkum olacaktı.
ÖLÜMÜ Avusturya Arşidükü Maksimilyan’ın İstanbul Antlaşması’nı bozması, vergisini ödememesi ve Erdel’e girmesi üzerine Son seferini (13. seferi) de Zigetvar Beyi Zirini üzerine yaptı. Yaklaşık 1 ay süren kuşatma sonrası Zigetvar Osmanlı’ya katıldı. Aslında hedef Viyana’ydı. Ancak Sokullu Mehmet Paşa ordunun yetersiz olduğunu düşündüğünden kale kuşatıldıktan sonra İstanbul’a geri döndü. Zigetvar fethedilmeden bir gün önce, 6 Eylül 1566 tarihinde Süleyman vefat etti.
Ben ki, Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve
Sen ki, Françe vilayetinin kralı Françesko (François, Fransuva)’sun.
Her ne ki demiş iseniz benim yüksek katıma arz olunup, teferruatıyla öğrendim.