Çok eski zamanlarda yaşayan canlıların günümüz gelen kalıntılarının genel adının fosil olduğu söylenebilmektedir. Tarih öncesi denilen çağlarda yaşamış olan çoğu canlının malesef çok az bir kısmının fosili korunabilmiştir. Çünkü o dönemde yaşayan bir çok canlı, öldükten sonra onların fosillerinin korunması konusunda gereken şartları karşılayacak özellikte bir çağda yaşamamışlardır.
Bugün dünya genelindeki pek çok deniz yatağında, göl yatağında ve nehir yatağında, çöktükleri alanlardaki kayalıklarda bulunan fosiller, araştırılıp toplandığında aslen bulundukları bölgelerin yakın civarlarında bir yerlerde öldükleri ve milyon yıllar sonra ortaya çıktıkları alanlarda artık öldükleri alanların deniz yatağı haline dönüştüğü gerçeğiyle karşılaşılmaktadır.
Bahsi geçen çökük haldeki yataklar, bu fosillerin üzerini örttüğü için bazı katmanlardaki aşırı kalınlık fosillerin kalıntısını yok edebilmiştir. Çökük kısımlar iyice sıkışarak zamanla kayaları meydana getirmişlerdir. Kayalar belirli doğa olayları neticesinde hareket ettiklerinde ise içlerindeki fosil kalıntıları bir şekilde ortaya çıkabilmiştir.
Fosil nasıl oluşur?
Yaşamını yitiren canlıların bedenleri toprak üzerinde kalmaktadır. Zamanla mevsimsel şartlara bağlı olarak bu ölü kalıntısının üstüne çamur, kum, toprak, kil vb. maddeler gelerek üzerleri kapanmaktadır. Bundan sonrasına canlı kalıntısının havayla teması kesildiği için, eğer şartlarda bir bozukluk yaşanmazsa canlı gerekirse binlerce yıl boyunca orada bozulmadan öylece kalabilir.
Bu canlı kalıntısının da üzeri kapandıktan sonra, zaman içerisinde toprağı altına doğru inmeye başlamaktadır. İşte bu noktada da canlıların fosilleşme aşamaları arasında değişkenlik görüldüğü söylenebilmektedir. Çünkü bazı canlıların fosillerinin katılaşarak kömür haline geldiği görülmüş, bazılarının fosillerinin petrol haline geldiği görülmüş, bazılarınınkinin ise mermer haline geldiği görülmüştür. Fosil çeşitleri bu şekilde birbirinden ayrı kollara ayrılabilmektedir.
Fosiller nasıl ortaya çıkmıştır?
Fosiller gündeme geldiğinde, dünya genelinde hemen hemen herkesin aklına ilk olarak dinazor fosilleri gelmektedir. Çünkü günümüz şartlarında hala tam olarak bilinmeyen yönleri çözülememiş olan dinazorların fosillerinin nasıl ortaya çıkabildiği konusunda bilimsel olarak pek çok araştırılmalar güncel olarak devam ettirilmektedir. Yaşadığımız ülkede de bir fosil bulunmuş ve bu fosilin bir gergedana ait olduğu iddia edilmiştir.
Fosillerin çıkartıldıkları yerler ağırlıklı olarak toprak yapılarının bulunduğu yerler veya deniz çöküntülerinin olduğu yerler olsa da, aslında buzulların içerisinde de çok eski çağlardan kalma fosillerin olduğu bilinmektedir. Çünkü milyon yıl öncesinde orada yaşamış ve ölmüş olan bir canlının ardından kalıntısının saklanabilmesi adına buzullar mevsim koşulları olarak donmaya çok uygun olduğu için oldukça da elverişli bir fosil alanı olarak kabul edilmektedir.
Fosillerle alakalı bulunan kalıntılarda, çoğu zaman canlının canlı dokusu kaybedilmiş olarak bulunduğu için direkt olarak araştırmacıların eline kemikler geçmektedir. Bu kemiklerin konuyla ilgilenen uzman arkeolojistler tarafından araştırılmasıyla birlikte hangi canlıya ait olduğu kolaylıkla bulunabilmektedir.
Üstelik sadece bulunan kalıntılar kemikler olmamakta; bazen kemiklerin yanında diş yapıları, kanat yapıları veya kıl yapıları da ortaya çıkartılabilmektedir.