Vezüv Dağı’nın eteklerindeki Pompei-Roma İmparatorluğunun en büyük şehirlerinden biriydi. M. S. 79 yılında, çoktandır sakinleşmiş olduğuna inanılan Vezüv yanardağı birdenbire ateş püskürmeye başladı ve 24 saat içinde, bütün Pompei yanarak yeryüzünden silindi.
Şehrin 20.000 i bulan nüfusundan kaçıp kurtulabilen kimseler, kendilerince en değerli saydıkları şeyleri de beraberlerinde götürmüşlerdi. Bu arada yaklaşık olarak en az 3000 kişinin kızgın lavlar,patlamalarla parçalanan taş parçaları, yakıcı kül tabakası altında kaldığına inanılmaktadır.
M. Ö. 500 yıllarında kurulmuş olan Pompei Napoli Körfezinin yakınlarındaydı. Vezüv’ün ölüm ve ateş saçan patlamalarıyla yok olmadan 159 yıl önce Romalılar’ın eline geçmişti. Sekiz kapılı büyük bir duvarla çevrilmişti. Lav tabakalarıyla kaplı sokaklarında hala araba tekerleklerinin izi görülmektedir. İki tiyatro yapısı,arena,hamamlar ve tapınaklar, şehrin ortasındaki büyük meydan (forum)a bakıyordu. İklimin, çevredeki görünümün güzelliği, soylu ve varlıklı Romalılar’ın burayı bir sayfiye şehri gibi kullanmalarına yol açmıştı. Şarap ve zeytinyağ, çeşitli meyvalar, Pompei’nin gelirinde en büyük bölümü kaplıyordu.
Vezüv yanardağının tehlikeyi gösteren belirtileri ilk kez 63 yılında farkedilmişti ama, şehir halkı bu güzel yeri, evlerini, bahçelerini terketmeye yaklaşmadılar. Roma tanrılarının koruyuculuğuna sığındılar. 79 yılının Ağustos ayındaki büyük patlama, Pompei’nin ve en azından 3000 kişinin sonu oldu.
Bundan sonra 1700 yıl boyunca Pompei unutulmuş olarak kaldı. 18. yüzyılda ve 19. yüzyıl başlarında bazı kazılar yapıldı. 1860 yılında İtalyan Giuseppe Fiorelli, Pompei kazılarının başına geçti. Titiz ve özenli kazılarla, şehrin büyük duvarı yavaş yavaş ortaya çıktı. Ansızın kaplayan kızgın lav tabakası, sıcak kül ve parçalanmış volkanik taşların örtüsü altındaki şehir olduğu gibi kalmıştı.Heykelleşmiş insanlar, yanardağın ölüm örtüsüyle kaplandıkları zaman ne durumda bulunuyorlarsa, yüzyıllardan beri aynı durumda kalmışlardı.İnce, beyaz kül,çok yüksek ısıda suyla karışarak, koruyucu bir kil tabakası görevini yerine getirmişti. Şehrin önündeki körfez, iki mil kadar, lavlar ve parçalanan kayalarla kaplanmıştı. Kazılar sonucu ortaya çıkarılan resimler, heykeller,aynalar,paralar,kalemler ve mürekkep hokkaları bozulmamıştı. Fırınların ocaklarına sürülmüş ekmekler öylece fakat katılaşmış toprak kalıplar halinde duruyordu. Ev eşyalarına hiç bir şey olmamıştı.
Bütün bunların incelenmesi sonucu, o devrin geleneklerine, Romalılar’ın yaşayışına, günlük hayatlarına ilişkin ayrıntılı bilgiler sağlandı.