HEYELANA KARŞI DUYARLI ALANLAR NERELERDİR?
Eski heyelan bölgeleri
Doğal yamaçların üst ve topuk kesimleri
Eski dolguların üst ve topuk kesimleri
Çok dik ve derin yamaçların üst ve topuk kesimleri
Atık sistemlerinin kullanıldığı ve yerleşimin geliştiği tepelik alanlar
HEYELAN AÇISINDAN GÜVENLİ ALANLAR NERELERDİR?
Geçmişte herhangi bir hareketin meydana gelmediği sert ve masif kayaların oluşturduğu yamaçlar
Yamaç eğiminde ani değişimlerin gözlenmediği nispeten düşük eğimli araziler
Burun şeklinde çıkıntılı sırtların üstü veya çevresi
HEYELAN TEHLİKESİNDEN KUŞKU DUYULDUĞUNDA NE YAPILMALI?
Derhal yerel yönetimle temasa geçilmelidir.
Heyelandan etkilenebilecek çevre bilgilendirilmelidir.
Yapılar boşaltılmalıdır.
HEYELAN ANINDA YAPILMASI GEREKENLER
KAPALI ALANDAYSANIZ;
Binadan çıkmak ve heyelan bölgesinden uzaklaşmak için yeterli vaktiniz yoksa içeride kalın
Sağlam eşyaların altında ve ya yanında hayat üçgeni oluşturarak ÇÖK-KAPAN-TUTUN hareketini uygulayın.
AÇIK ALANDAYSANIZ;
Tehlike anında heyelan veya çamur akıntısının yolundan uzak durarak hemen mümkün olduğu kadar yükseklere doğru uzaklaşın ve çevrenizde yaşayan insanları toprak kaymasına karşı uyarın.
Çamur ve moloz akmasından kaçabilecek zamanınız veya etrafınızda arkasına saklanacağınız sağlam bir yapı yoksa ÇÖK-KAPAN-TUTUN hareketi ile başınızı ve boynunuzu koruyun.
HEYELAN SONRASINDA YAPILMASI GEREKENLER
Her şeyden önce güvencede olduğunuzdan emin olun. Gerekiyorsa tehlikeli bölgeden uzaklaşarak kendinizi güvenceye alın.
Yakınınızda bulunan elektrik, gaz ve su kaynaklarını hemen kapatın. Çevrenizde gaz kaçağı olmadığından emin olana kadar bulunduğunuz yeri kibrit veya diğer yanıcı maddeler ve ya elektrikli aletlerle aydınlatmaya çalışmayın. Fener kulanın.
Çevrenizde yaralı veya yardıma muhtaç kişiler varsa, yangın ve yeni bir heyelan gibi bir tehlike yoksa onları yerlerinden oynatmayın.
Tehlikeli duvarlar, çatılar ve bacalara karşı çevrenizdekileri uyarın ve bunların etrafında dolaşmayın.
Radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarıyla size yapılacak uyarıları dinleyin.
Cadde ve sokakların acil yardım araçları için boş bırakın.
Eşya almak için zarar görmüş binalara girmeyin.
HEYELANLARIN ZARARLARININ EN AZA İNDİRİLMESİ KONUSUNDAKİ SORUMLULUKLAR
BİREYLERİN SORUMLULUKLARI
Yaşanılan bölgedeki potansiyel jeolojik afetler hakkında bilgi sahibi olmak,
Heyelan açısından sorunlu alanlarla ilgili olarak yerbilimcilere ve mühendislere danışmak,
Dik yamaçların topuk kesiminde desteği kaldırıcı kazı işlemlerinden ve dik yamaçların kenarında veya tabanında yapı inşasından kaçınmak, ayrıca eğimi fazla yamaçların üzerine dolgu malzemesi dökmemek,
Arazi satın alınmasından, arazi paylaşımından ve inşaat işlemlerinden önce ilgili kurum ve kuruluşlardan konuyla ilgili bilgi almak ve buna göre karar vermek.
YEREL YÖNETİMLER VE TEKNİK ELEMANLARIN SORUMLULUKLARI
Yerleşim alanlarında yeteri kadar yerbilimleri ve mühendislik araştırmaları yapılmalıdır.
Yerel yönetimler yeni yerleşim alanlarını belirlerken arazi çalışmaları ve değerlendirmeler yaptırarak, heyelana ve diğer afetlere maruz kalmış ve afetlerin beklenebilecek alanların belirlenmesiyle hazırlanacak duyarlılık haritaları yaptırmalı, bu haritalar aracılığıyla mühendislere, kent planlamacılarına yüksek riske sahip alanlardan kaçınılması konusunda veriler sunulmalıdır.
Heyelan Nedir ve Korunma Yolları Nelerdir?
Türkiye’nin eğimli arazileri ve bahar aylarında aldığı yağış nedeniyle heyelan çok görülmektedir. Türkiye’de özellikle eğimin fazla olduğu Karadeniz, Akdeniz ve Doğu Anadolu’da heyelan riski fazladır. Bugün sizlere heyelanın ne olduğunu, nasıl oluştuğunu ve heyelandan korunmak için ne gibi önlemler alınması gerektiğini sunacağız. ,
İşte doğanın korkunç yüzü heyelan hakkında bilgiler;
Heyelan Nedir?
Heyelan, büyük ölçüde toprak ve kaya kaymasıdır. Yer göçmeleri, yer kaymaları kütle hareketleri olarak tanımlanır. Genellikle bir yamacın eteklerindeki kesimin fazlaca aşınması, üzerindeki ağırlığın zamanla taşınamaz hale gelmesi ile oluşur.
Yer kayması, yani heyelan, günümüzde sık görülen olaylardandır. Yer kaymaları toprağın, taşların ve tabakaların bulundukları yerden yamaç aşağıya kaymasıdır. Bu olay bazen küçük bazen de çok büyük kütlelerle hareket eder.
Heyelanın Oluşmasını Etkileyen Faktörler
1. Kuvvetli Eğim
Eğim, heyelanı ve toprak kaymalarını oluşturan en önemli faktörler içinde yer alır çünkü eğimin artmasıyla kütlerler daha kolay yer değiştirir. Karadeniz, Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgelerindeki eğimin ve yükseltinin fazla olması heyelanın en çok bu yerlerde görülmesine neden olur. Eğimin az olduğu İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Marmara bölgelerinde heyelan olaylarına daha az rastlanılır.
2. Yağış
Yağış artması toprak kaymasını da artırır çünkü yağışlarla kar ve buz erimeleri sonucu tabakaların arasına sızan sular sürtünmeyi azaltarak kütlelerin kaymasına neden olur. Ülkemizdeki heyelan olayları çoğunlukla yağışın ve toprak neminin fazla olduğu dönemlerde oluşur.
3. Kaya ve Toprakların Özellikleri
Arazilerdeki killi taş ve toprakların bol miktarda su emerek yumuşaması, toprakların gözenekli yapıda olması tabakaların arasında su sızmalarına neden olur. Bu durumun görüldüğü yerlerde heyelan olayları fazladır. Suyu emmeyen, sert toprakların bulunduğu arazilerde heyelan oluşumu daha azdır. Bundan yola çıkarak kil topraklarının en fazla olduğu Karadeniz için ülkemizde en çok heyelan olaylarının olduğunu söyleyebiliriz.
4. Yerçekimi
Yamaçta bulunan kütleler yerçekimine bağlı olarak aşağıya doğru çekilir. Çekim gücü ile birlikte kütleler harekete geçer.
5. Doğal Afetler- Beşeri Diğer Faktörler
Deprem, sel gibi doğal etkenler de heyelan riskini artırmaktadır. Aynı zamanda yol çalışmaları, tünel yapımı gibi yamaçların doğal dengesini bozan yapımlar da heyelana neden olmaktadır.
Heyelanın Etkileri ve Sonuçları
Heyelanlar yerleşim çevresinde oluştuğu zaman can ve mal kayıplarına neden olmaktadır. Örneğin 1998 yılında Trabzon’un Maçka ilçesindeki heyelan sonucu 64 kişi, 1995 yılında Isparta’nın Serinkent ilçesindeki heyelanda ise 74 kişi hayatını kaybetmiştir. Heyelan çevresindeki bulunan yapılara maddi zararlara da neden olmaktadır. Heyelan sonrasında değişik biçimlerde değişiklikler meydana gelmektedir. Heyelan sonucu tarla, bağ, bahçe ve tarım alanları kum, çakıl, taş gibi maddelerle kaplanır. Kimi zaman da kara ya da demir yolları büyük zarar görmektedir. Heyelanın en fazla görüldüğü mevsim ilkbahardır. Bunun nedeni bu mevsimde yağışın fazla alması, kar sularıdır. Bu olumsuzlukları önlemek için ağaçlandırmalar yapılmalı, heyelan tehlikesi olan yerlere yerleşim yapılmamalı ve aynı zamanda yolun heyelan olabilecek yamaçlardan geçmemesine özen gösterilmelidir.
Heyelan İçin Alınacak Önlemler
Heyelan ile Erozyon Arasındaki Fark Nedir?
Erozyon ve heyelan sürekli birbiriyle karıştırılır, erozyon ve heyelanın aynı şey olduğu sanılır. Aslında oluşumları, süreleri ve yol açtığı sonuçlar birbirinden farklıdır. İşte, heyelan ve erozyonun arasındaki en farklar;
Heyelan
HEYELANA NEDEN OLAN ETKENLER
- Kuvvetli Eğim: Eğimlerin fazla olduğu sahalarda heyelan riski artmaktadır. Bazı sahalarda fay yamaçları dik eğimlerin oluşmasına neden olarak heyelanları kolaylaştırırlar. Yine insanlar kanallar ve yollar açarak yada yol ve maden kazılarından çıkan toprakları denge açısına erişmiş bulunan yamaçlar üzerine atarak heyelan oluşumuna neden olan koşulları hazırlarlar. Gevşek unsurların denge açısını her hangi bir nedenle aştığı durumlarda heyelan oluşur.
- Su İle Doygunluk: heyelanlar yağışlı veya zeminin ıslak olduğu mevsimlerde meydana gelirler. Şiddetli veya devamlı yağmurlar yahut karların erimesi, kayaların içine bol miktarda suyun sızmasına olanak verir. Bunun sonucunda plastisite ve likidite sınırlarına erişilir ve herhangi bir nedenle oluşan sarsıntı sonucunda heyelan meydana gelir. Su, ayrıca denge açısını küçülterek, ağırlığı arttırarak ve sürtünmeyi azaltarak heyelanı kolaylaştırır.
- Kaya Yapısı: Plastisite, likidite sınırları malzemenin yapısına sıkı bir şekilde bağlıdır. Çeşitli kil türlerinde plastisite birbirine yakın ancak likidite değerleri birbirinden çok farklıdır. Örneğin bu bakımdan en düşük değeri gösteren kaolin kili, en az su ile likidite sınırına erişen yani heyelana en uygun olan kil türüdür. Çeşitli depolarda az yada çok kil vardır. Bunun oranı ve türü heyelan olayını arttıran yada azaltan yani heyelanların yayılış alanlarını belirleyen başlıca faktörlerden birisidir. Bu nedenle killi formasyonların, fliş, marn ve tüf gibi depoların yaygın olduğu sahalarda heyelan çok fazla görülür. Buna karşılık kalker ve bazalt gibi kayalarda heyelan seyrek görülmektedir.
- Tektonik Yapı: Tektonik yapı ile heyelan arsında çok sıkı bir ilişki vardır. Tabakaların yamaç eğimine paralel olarak dalmaları, heyelanları kolaylaştırır. Özellikle tabakalar arasında killi bir seviyenin varlığı önemli rol oynar. Kar veya yağmur sularının toprağa sızması sonucunda plastik veya likit hale geçen kil tabakasının üzerindeki kütleler çekim gücüne uyarak, toptan aşağıya doğru kayabilirler. Kayaların diyaklazlarla derin ve sık bir şekilde parçalanmış olması da heyelanı kolaylaştıran koşullar arsında sayılabilir.
Heyelanlar, yukarıda sayılan nedenlerin birisi veya birkaçının etkisiyle oluşurlar ve bazen topografyada çok önemli değişikliklere neden olurlar. Kayan kütlenin koptuğu yerde genellikle hilale benzer bir kopma yarası oluşmaktadır. Buradan ayrılan maddeler genellikle akış hareketini andıran şekiller gösteren ve çoğu kez üzerinde kapalı çanakçıklar bulunan bir yığın halinde aşağıya doğru yer değiştirirler ve heyelan kütlesinin gövdesini oluştururlar. Bu kütle bazen bir akarsuyun yatağını tıkayarak bir Heyelan Setti Gölü oluşmasına yol açar. Örneğin Tortum Gölü, heyelanla Tortum vadisinin tıkanması sonucunda meydana gelmiştir. Ayrıca heyelanlar sonucunda, yamaçlarda taraçalara benzer basamaklar oluşabilir.
HEYELAN ÇEŞİTLERİ
Genel olarak heyelan terimi ile açıklanan bu hızlı kütle hareketleri asıl heyelanlar, göçmeler ve toprak kaymaları olmak üzere üç tipe ayrılabilirler.
1. Asıl Heyelanlar: Bunların oluşumunda su, hazırlayıcı bir rol oynar. Fakat asıl heyelan kütlesi, su ile hamurlaşmış halde değildir. Kuru bir kütle halinde, fakat kaymaya uygun bir zemin üzerinde yer değiştirmiştir. Bu tip heyelanlar ülkemizde sık sık oluşurlar. Bu heyelanların en büyük olanları, genellikle bol yağışlı ve dik eğimli sahalarda, özellikle kuvvetle yarılmış, nemli ve litoloji bakımından da elverişli olan Kuzey Anadolu dağlık alanında oluşmuştur.Geyve, Ayancık, Sinop çevresi, Maçka, Of-Sürmene ve Trabzon-Sera heyelanları bunların başlıcalarındandır.
Sera Heyelanı, Trabzon şehrinin 10 km kadar batısında Sera Köyü yakınlarında 1950 yılında oluşmuştur. Heyelanın oluşmasından bir hafta kadar önce, Sera vadisinin dik yamaçlarında derin yarıklar oluşmuş, topografya küçük ölçüde bazı değişikliklere uğramıştır. Fakat asıl heyelan, birkaç dakika gibi kısa bir zaman içinde ve şiddetli bir gürültü ile birlikte oluşmuştur. Bir kısmı akış şekilleri gösteren, fakat asıl olarak kayma yüzeyleri boyunca yer değiştiren kütlenin ortalama uzunluğu 650 m. genişliği 350 m. , kalınlığı ise 65 m. kadardır. Böylece Sera heyelanı sonucunda 15 milyon m³ hacminde kaya ve döküntü yer değiştirmiştir. Bu heyelan kütlesi Sera deresinin vadisini tıkamış ve burada 4 km. uzunluğunda, ortalama 150 m. genişlikte ve 55 m. derinliğinde oldukça büyük bir set gölü oluşmuştur. Araştırmalar, bu heyelanın oluşumunda normalden daha fazla yağışlı geçen kış mevsimi ile karların hızla erimesine neden olan Föhn karakterinde güney rüzgarlarının etkisi olduğunu göstermektedir. Bu yolla zemine çok fazla oranda su sızmıştır. Zaten bu sahada çözülme çok derinlerde olduğu gibi, andezitik kayalar ve yastık lavlar derin diyaklazlarla yarılmış, aralarındaki bağlar gevşektir. Bu durum, su ile doygunlaşan arazinin kaymasını ayrıca kolaylaştırmıştır. Bundan başka, yamaç eğimlerinin çok fazla olması ve özellikle Sera deresinin yamacın alt kısmını oyması heyelanın oluşumunda rol oynamış olmalıdır.
2. Göçmeler : Heyelanın hareket bakımından farklı bir başka tipini oluştururlar. Bu tip heyelan bir kaşığa benzeyen konkav kopma yüzeyleri boyunca dönerek yer değiştiren kısımlardan oluşur. Kayan kısımlardan her biri, geriye doğru çarpılır. Bunu sonucunda, kayan kütlelerin ilksel eğimleri değişir ve bunların yüzeyleri kopma yarasının bulunduğu tarafa doğru yeni bir eğim kazanır. Yamaçların alt kısımlarının akarsular, dalgalar gibi etkenler tarafından fazla oyulması göçme şeklindeki heyelanların başlıca sebebidir. Falezlerin ve yamaçların gerilemesi, menderes halkalarının büyümesi sırasında alttan oyma sürecine bağlı olarak sık sık göçmeler oluşur. Göçmüş kütleler veya bloklar büyük oldukları durumda, bunlar arasında küçük göller veya yamaçlarda taraçalara benzer sahanlıklar oluşur. Küçük ve Büyük Çekmece göllerinin kenarlarında ve bu iki göl arasındaki deniz kıyısı boyunca bu tür göçmelerin tipik örnekleri yaygındır.
3. Toprak Kaymaları : Bunlar heyelanın, bazı bakımdan çamur akıntılarına benzeyen bir türüdür. Fakat çok yavaş oluşmaları, belli bir yatağa bağlı olmamaları ve içerdikleri suyun çok daha az olması gibi farklarla çamur akıntılarından ayrılırlar. Geriye doğru eğimlenme göstermediklerinden dolayı da, yukarıda açıklanan göçmelerden farklı oldukları görülür. Toprak kaymaları, su ile doygun hale gelen ve bu şekilde bütünü ile kayganlaşan yüzeysel depoların, döküntü örtüsünün veya toprakların yer aldığı yamaçlarda oluşur. Bu şekilde bir kopma yarası ve kıvamlı bir hamur gibi yer değiştiren bir heyelan kütlesi meydana gelir. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, toprak kaymaları asıl heyelandan daha yüzeyseldir; aslında toprak tabakasını ve onun altındaki döküntü örtüsünü ilgilendirir. Bu kütle hareketinin en yaygın olduğu sahalar, litoloji bakımından da uygun olmak koşulu ile nemli iklim bölgeleridir.
EROZYON
Erozyon, dış kuvvetlerin etkisiyle toprak örtüsünün aşındırılarak başka alanlara
taşınmasıdır. Akarsu ve rüzgar erozyonunun birlikte etkili olduğu yerlerin ortak özelliği
bitki örtüsü bakımından fakir olmalarıdır.
Erozyonda Etkili Faktörler
1) Arazinin çok engebeli olması,
2) Eğimli arazilerde arazinin eğime dik sürülmesi.
3) Bitki örtüsünün tahrip edilmesi: Orman yangınları, tarla açmak amacıyla ağaçların
kesilmesi, otlaklarda aşırı otlatılma yapılması, anız örtüsünün yakılması gibi.
4) Toprağın aşırı işlenmesi.
5)Yağışların sağanak yağış şeklinde olması.
6)Yağış rejiminin düzensiz olması
7)Akarsu taşkınları
Erozyonun Sonuçları
1)Toprağın verimi düşer, çölleşme olur.
2)Barajlar dolar.
3)Tarım alanları daralır.
4)Bozulan doğal dengeye bağlı olarak bir çok bitki ve hayvan türü yok olmaktadır.
Erozyonu önlemek için;
1)Mevcut bitki örtüsü korunarak ağaçlandırma yapılmalıdır.
2)Eğimli tarım alanlarında tarla eğime paralel sürülmeli ve taraça (seki) yapılmalıdır.
3)Nöbetleşe tarım yöntemi uygulanmalı (bu yöntemde asıl amaç erozyonu önlemek
değildir. Verimi artırmaktır.)
4)Otlaklarda erken ve aşırı otlatma yapılmamalıdır.
5)Baraj gölü yamaçları ağaçlandırılmalıdır