Doğalcılık ve izlenimciliğin karşıtı olan modern sanat akımı olarak tanımlanabilen ekspresyonizm, ön planda ne nesnel doğayı ne de öznel doğa izlenimlerini yansıtmak ister; onun dile getirmek istediği, ruhsal yaşantının iç yüzü ve manevi anlatımdır.
Doğacılık (Natüralizm) ve izlenimciliğe (Empresyonizm) tepki olarak resim, heykel ve mimaride ortaya çıkmıştır. Dışavurumculuk doğanın anlatımı değil, insanın duygu ve düşüncelerinin hatta izlenimlerinin yansımasıdır. Bu sanat anlayışında sanatçı kendi ruhsal durumunun anlatımını doğa ile ilgili olmayan parlak renklerle dışa vurmak olanağını bulmuştur.
Daha geniş bir tanım içinde ekspresyonizm 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl sırasındaki en temel sanat akımıdır, en belirgin özelliği öznel, doğal bir kişisel ifade olmasıdır. Orta Çağ İtalya’sı ve sonra da Fransa’nın mantığa ve klasik temellere dayanan sanat formunun Alman ve İskandinav tarzına doğru bir yönelimi de denebilir.
ekspresyonizm nedir-2
Ekspresyonizmin Doğuşu
Alman Ekspresyonizminin kökeni, 1885-1900 arasındaki dönemde oldukça kişisel bir resim stili oluşturmuş Vincent van Gogh, Edward Munch ve James Ensor gibi sanatçıların işlerinde görülebilir.
1905 yılında Dresden’de kurulmuş, geleneksel Alman sanatı ile Post-İzlenimcilik ve Fovist tarzın harmanlandığı Die Brucke (Köprü) isimli grupta Ernst Ludwig Kirchner, Karl Schmidt-Rottluff, Erich Heckel, Emil Node, Otto Mueller ve Max Pechstein gibi isimler yer almıştır. Bu grup Alman Dışavurumculuğunun sembolü olmuştur.
Ekspresyonizmin Genel Özellikleri
Ekspresyonizm kendisini en çok 1910’larda Almanya’da ve Kuzey Avrupa’da göstermiştir.
Ekspresyonizm, kişinin kendi içindeki objektif gerçekliği değil de sübjektif olanı, yani duyguların ve tepkilerin arayışında oldukları bir sanat akımıdır. Sanatçılar genelde bu duyguları, karşıt, canlı, şiddetli ya da şekillerin dinamik deformasyon, abartı yoluyla aktarmışlardır.
Bu sanatçılar genellikle duygu yüklü temaları, renklerin anlatıcılığını kullanarak korku, gariplik veya sadece varsanrısal bir yoğunluk yaratmak amaçlı kullanmışlardır. Daha öznel bakışlara ya da ruh hallerini anlatmak için doğanın edebiyattaki tanımından kurtulmak istemişlerdir.
Ekspresyonizmin en ana amacı sanatçının iç dünyasını yansıtmasıdır. Edebiyatta ise karakterin iç dünyası yansıtılır.
Deformasyon, heyecan, çarpıklık ve yoğun anlatım sanatının yardımıyla oluşturulmuş kişisel stiller ekspresyonist olarak sayılmıştır.
Ruhsallık ve duygular her zaman dış dünyadan daha önemlidir.
Dünyayı da etkileyen bir hareket olarak ekspresyonizm Orta Çağ’a ait belirli sanat formlarını ve daha direkt olarak Cézanne, Gauguin, Van Gogh’un çalışmalarını ve de fovizm akımını devralarak gelişmiştir.
Örneğin van Gogh’un ‘Ayçiçekleri’ (1888) tablosu rengin yoğunluğu ile adeta göz yormaktadır. Vincent van Gogh bir obje hakkındaki duygularını renk kullanarak açıklamıştır, yalnızca resim çizmekle kalmamıştır. İşte bu ekspresyonizmin en baskın özelliğidir.
Edebiyatta Ekspresyonizm
Edebiyatta ekspresyonizm, burjuvazinin materyalist, rahatına düşkün refahına ve hızlı makineleşme ya da şehirleşmeye, son olarak da Birinci Dünya Savaşı’nın birey üzerinde bıraktığı etkilere karşın ortaya çıkmış bir tepkidir. Birinci Dünya Savaşı sırasında ve hemen sonrasında Almanya’daki en baskın edebi hareketti.
Ekspresyonist yazarlar fikirlerini farklı yollar kullanarak aktarmayı amaçlamışlardır. Onların konusu tek veya bireysel olan konulardı, genel doğrular değildi. Dışarıdaki dünyanın bir ehemmiyeti yoktu, bu sebeple de ekspresyonist dramada hayatın taklidi yapılmıştır ve bireylerin uzun uzun konuştukları, ruhsal duruma dikkat çekilen, daha eski jenerasyona sitem edilen veya politik çözümlerin yer aldığı oyunlardır. Ana karakterin içsel gelişimi az veya çok alakalı şekillerde olaylar sırası ile işlenir.
eskpresyonizm nedir-1
Ekspresyonizmin Öncüleri
Edward Munch
- yüzyılın sonlarında yaşamış Norveçli Post-Ekspresyonist ressam Edward Munch ekspresyonist yazarlar için ilham kaynağı olmuştur. Canlı ve duygusal anlamda mesajlar içeren resimleri Almanya’da oldukça tanınır ve kendisinin ekspresyonistlerle iç içe olmak için burada zaman geçirdiği de bilinmektedir. Çığlık (1893) yeni yeni modernleşen Avrupa toplumundaki bireyin kaygılarını yansıttığı ve aynı zamanda da ruhsallık ile modernlik arasındaki çekişmeyi gösterdiği bu tablo, Munch’ın en ünlü tablosudur.
Gustav Klimt
- yüzyıldan bir başka ekspresyonist ise Gustav Klimt’tir ve ekspresyonizmin gelişmesine oldukça etkisi olan bir figürdür. Klimt’in tarzı uzayan vücutları ve desenli yüzleri kullanmasıdır. Ayrıca Egon Schiele’e mentorluk yapmış ve ona Munch ile van Gogh gibi birçok ekspresyonistin çalışmalarını göstermiştir.
Egon Schiele
ekspresyonizm nedir
Avusturyalı ressam Schiele, 20. yüzyıl sanatının önde gelenlerindendir. Genel olarak insan bedeni ve oto-portre çizmiş. Çizdiği bedenlerin bükülü şekillerde olması ekspresyonizmin sembollerinden biri olmuş ve aynı zamanda, onun sanatını belirgin hale getirmiştir.
Ekspresyonizme ait Eserler
The Scream (Çığlık), Edward Munch, 1893
Egon Schiele, Self-Portrait with Physalis, 1912
Gustav Klimt, The Kiss (Öpücük), 1907-1908
Ekspresyonizm ve Empresyonizm Farkı Nedir?
İzlenimciliğin aksine, dışavurumculuğun amacı dışarıdaki dünyanın uyandırdığı izlenimleri yeniden yaratmak veya ifade etmek değildir. Ekspresyonizm, dünyanın betimlenişinin sanatçının kendi anlayışı ile aktarmasıdır.
Empresyonistler doğal manzaranın renklerine ve güzelliğine odaklanırken, van Gogh ve Munch bu konuda oldukça farklı görüş açıları benimsemişlerdir. Çünkü ekspresyonistlerin odak noktası bireyin hissinin yansıtılmasıdır.