Celsus Kütüphanesi
İzmir’in Antik döneme ait kalıntılarıyla bilinen Efes bölgesinde yer alan Celsus Kütüphanesi, Antik dünyadan günümüze kalan değerli eserlerden biridir. Milattan sonra 135 yılında(bu tarih farklı kaynaklarda farklı gösterilmektedir) Tiberius Julius Celsus Polemaeanus onuruna oğlu Gaius Julius Aquila tarafından yaptırılan kütüphane, Aquila dekorasyon, heykeller ve kitaplar Gaius Julius Aquila tarafından finanse edildi. Yalnızca kitapların satın alımı için 25.000 altın para bağışlandığı bilinmektedir. Celsus Kitaplığı yer olarak, Efes şehrinin mermer caddesinin doğuya kıvrıldığı köşesinde Agora’nın güneyinde ve küçük bir alan içinde bulunmaktadır. Agora ile bağlantısını ise, güzel Augustus kapısı ile kurar. Ayrıca hemen yanında yer alan tiyatro ile de büyük bir bütünlük oluşturmaktadır. Kitaplık içinde varlığını hala koruyan bir de lahit yer almaktadır. Yapılan araştırmalara göre lahitin içinde kitaplığa adını veren Celsus yatmaktadır. Ayrıca kütüphane dış yüzünün alt katında akıl, fazilet, bilgi ve anlayışı temsil eden 4 kadın heykeli yer almaktadır. Bu heykeller günümüzde Viyana Müzesi’nde bulunmaktadır.
Roma’nın kamu kütüphanelerinde yapı ile birlikte kitapların da kurulan bir vakıf sayesinde gelişmiş olmaları söz konusudur. Celsus Kütüphanesi bu yönüyle vakıf olarak kurulan kütüphanelere örnek gösterilebilir. Kütüphanede yaklaşık 9.500 ile 12.000 arasında kitap rulosu bulunduğu tahmin edilmektedir. Özellikle de Celsus Kütüphanesi’ne ait bir katalog sistemine mevcut literatürde bahsedilmemektedir. Celsus Kütüphanesi kaynaklardan yararlandırma ve ödünç verme konusunda literatürde detaylı bilgilendirme olmasa da Eski Yunanlılar ve Romalıların ödünç kitap verdikleri bilinmektedir. Kitaplık yalnızca 150 yıl amacına hizmet etmiş, M.S. 3. yüzyılın ortasında tahrip görmüştür. Got yağmaları sırasında kütüphane büyük hasar görse de ön cephe bu yıkımdan etkilenmemiştir. Bu tarihten sonra yeniden düzenlenen Celsus Kütüphanesi Orta Çağ’da gerçekleşen deprem sonucunda büyük hasar görmüş, ön cephede de yıkıntılar oluşmuştur. Bu yıkıntılar pek çok yere saçılmış ve yıllar sonra yapılan arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılabilmiştir 1970’li yıllarda başlayan ve Avusturya Arkeoloji ekibinden Arkeolog Strocka ve mimar Hueber tarafından gerçekleştirilen restorasyon çalışması ile yapı yeniden düzenlenmiş, arkeolojik bulgular birleştirilerek tarih sevenlerin hizmetine sunulmuştur.