Bu yazıda resimli ve isimli halleriyle dinazor çeşitleri ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Dinozor türleri nelerdir, dinazorlar nasıl sınıflandırılır, dinazorların türlerine göre gruplandırılması gibi bilgilerin tamamını aşağıda bulabilirsiniz.
Dinozor Çeşitleri Resimli ve İsimli | ||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Tyrannosaurus (soldaki)
Apatosaurus (sağdaki) |
||||||||||||||
Bilimsel sınıflandırma | ||||||||||||||
|
||||||||||||||
Takımlar ve Alt takımlar | ||||||||||||||
|
Dinozorlar 157,6 milyon yıl civarında kara hayatına egemen olmuş hayvanlardır. Dinozor, Yunancada korkunç kertenkele anlamına gelen iki sözcüğün birleştirilmesinden oluşturulmuştur. Bunun nedeni, geçmişte bilimadamlarının dinozorları bir cins kertenkele sanmalarıdır. Türkçede yaygın fakat yanlış olarak dinazor diye yazıldığı da olur. Dinozorlar yeryüzünde ilk kez 230-225 milyon yıl önce göründüler. 65 milyon yıl önce ise, çok sayıda dinozor türünün nesli tükenmişti.
Dinozorların 157,6 milyon yıl kadar yaşamasının sebeplerini şöyle açıklayabiliriz:
- Çevreye uyum sağladılar.
- Puflu ve su geçirmez derileri sayesinde korundular ve kuru kaldılar.
- Sert kabuklu yumurtaları sayesinde pek çok yavru yaşadı.
- O dönemde yaşayan diğer hayvanlara oranla daha kolay yürüdüklerinden kolayca yiyecek bulup, düşmanlarından kaçtılar.
- Bazı dinozorlar ot, bazıları da et yediklerinden yiyecek sıkıntısı çekmediler.
- Zamanının en güçlü türlerinden biri oldukları için diğer türde hayvanlar onlara karışmadılar.
Yeryüzünde çok sayıda dinozor türü bulunmaktaydı (850 civarında). Bunlardan kimi bitkilerle beslenirken (sauropod), kimi et yiyordu (theropod). En kalabalık otçul dinozor türleri, apatosaurus ve brachiosauridi. Bunlar gelmiş geçmiş en büyük hayvanlardandı. Örneğin apatosaurus 30 ton ağırlık ve 21 metre uzunluğa ulaşabiliyordu.Ama T-Rex örneğinin en küçüğünün 19,4 metre olduğunu gördüler.Üstelikcarnotaurus boynuzlu,çok görülmeyen türlerdendi.Ayrıca ceratosaurus türünün küçük ayakları vardı ama çok ölümcüldü. Diğer otçul dinozorlar, kendilerini etçil dinozorlardan korumaya yarayacak özel silahlara sahipti. Örneğin triceratops, başında üç boynuz taşırken, ankylosaurus çıkıntılı kemiklerle korunuyor, styracosaurus’un kuyruğunda ise sivri dikenler bulunuyordu.
Tabiki bazı kısa bacaklı dinozorlar vardı.Bunlardan deinonychus gibi ve kuzeni oviraptor gibi dinozorlar örnek verilebilir.Bu dinozorlar süratli ve yırtıcı olabilir.
Etçil dinozorlar, tıpkı insanlar gibi arka ayaklarının üzerinde yürüyorlardı. Ön ayakları çok küçüktüler.
Spinosaurus, Tyrannosaurus, Carnotaurus gibi bazıları son derece büyükken, Compsognathus (yaklaşık 5,5 kg ve 60 cm) gibileri de son derece küçüktü.
Dinozorların yumurtaları oldukça kalın kabukluydu. Bu kabuk içerisindeki yavruyu koruyor ve içindeki özel bağ sayesinde yavru güven içinde büyüyordu.
Dinozorlarla aynı dönemde pterosaurus,archaeopteryx gibi uçabilen canlılar da vardı, ama bunlar dinozorlarla çok yakından ilgili değildi. Aynı zamanda ichthyosaurus ve pleisiosaurus gibi çok sayıda yüzebilen sürüngen de vardı. Ama bunlar da dinozorlarla yakın bir ilintiye sahip değillerdi.
Diplodocus
Nesilleri Nasıl Tükendi?
Dinozorların nasıl yok olduğuna dair bugüne değin bir çok iddia ortaya atılmıştır. Geçmişte, dinozorların kısa bir süre içinde toplu olarak nasıl yok oldukları uzun bir süre açıklanamamış ve yanardağ patlamalarından dünyadaki iklim değişikliklerine kadar çeşitli teoriler ortaya atılmıştır.
1980 de ise Nobel ödüllü fizikçi Luis Alvarez ve oğlu jeolog Walter Alvarez dinozorları bir göktaşının ortadan kaldırdığını ileri sürdüler. Alvarezler’in bu görüşü 85 li yılların sonları ve 90 lı yılların başlarında bilim çevrelerinde ağırlık kazanmış ve ilerleyen yıllarda da ortak kabul olmuştur. Yapılan araştırmalar da bu görüşü kanıtlamıştır. Dinozorların nasıl yok olduğuna ilişkin bilim adamlarının sahip oldukları bu görüş dinozorların sonunun 65 milyon yıl önce yaklaşık 10 km çapında bir göktaşının Dünya’ya çarpmasıyla gerçekleştiğini açıklar. Bu göktaşı saatte 54.000 km hızla Meksika’nın Yukatan Yarımadası açıklarında Dünyaya çarpmış ve çarpma anında 200.000 km³ (her bir kenarı 58.480 tane çamaşır makinesinden oluşan dev bir küp olarak düşünülebilir !) madde buharlaşmış, erimiş ya da yüzlerce kilometre öteye savrulmuştur. Bu çarpma sonucu canlı türlerinin %70’inden fazlası yok olmuş ve 170 km çapındaki, Dünya’nın en büyük kraterlerinden biri olan Chicxulub kraterimeydana gelmiştir. Çarpmanın 100 milyon megaton TNT’ye eşdeğer bir enerji açığa çıkardığı tahmin edilmektedir. Çarpma sonucu oluşan toz tabakası atmosferi kaplamış, Dünya aylar boyu karanlıkta kalmış, sıcaklık suyun donma derecesine kadar düşmüş ve asit yağmurları yaşanmıştır. Aylarca süren bu karanlık ve soğuk dönemde bitkilerin fotosentez yapamaması besin zincirini yıkmış ve bu felaketler zinciri de dinozorların sonunu hazırlamıştır.Dünya hiç güneş görmeyince buz devrioluşmuştur. Dinozorlar da bu sırada ölmüştür.
Dinazor Çeşitleri
-
apatosaurus
-
brachiosaur
-
carnotaurus
-
ceratosaurus
-
triceratops
-
ankylosaurus
-
styracosaurus
-
deinonychus
-
oviraptor
-
Spinosaurus
-
Tyrannosaurus
-
compsognathus
Apatosaurus
(anlamı: aldatıcı kertenkele) Günümüzden 154-145 milyon yıl önce yaşadığı düşünülen otobur bir dinozor türüdür.
21-27 metre boyunda ve 30-35 ton ağırlığındadır. Bugüne kadar yaşamış en büyük hayvanlardan biridir. Dört bacağı üzerinde yürür ve yavaş hareket eder. Burun delikleri başın üst kısmında yer alır.
Brachiosaurus ismi Yunanca brachion/βραχιων (kol) ve sauros/σαυρος (kertenkele) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
İlk kez 1900 yılında Batı Kolorado’da (ABD) bulunmuştur. 1903 te Elmer S. Riggs tarafından tanımlanmış ve bu isim verilmiştir. 1909’da Werner Janensch Tanzanya’da (Afrika) pekçok fosil daha bulmuştur. Afrika ve Kuzey Amerika’da fosilleri çokça bulunmaktadır.
Brachiosaurus bilinen en uzun boylu ve büyük dinozorlardandır. Uzun bir boynu, küçük bir kafası ve nispeten kısa bir kuyruğu vardır. Diğer sauropodlar gibi dört ayak üzerinde yürür; ama onlardan farklı olarak ön ayakları arka ayaklarından daha uzundur. Bu sıradışı ön ayaklar ve uzun boynu, ona zürafa benzeri bir duruş verir ve yerden yüksekliği 12-16 metreye kadar çıkabilir. Brachiosaurus 25-26 m uzunluğa ve tahminen 30-60 ton ağırlığa ulaşabilir.
Diğer brachiosauridler gibi keski benzeri dişleri vardır ve burun delikleri başının tepesindedir. Alt ve üst çenesinde öne doğru eğimli 26’şar dişi bulunmaktadır. Brachiosaurus bir otoburdur ve muhtemelen yüksek ağaçların yapraklarıyla beslenir. Sürüler halinde yaşarlar ve yemek için göç edebilirlerdi. 100 yıl kadar yaşayabildikleri düşünülmektedir.
Brachiosaurus orta ve geç Jura devirlerinde yaşamıştır(156-145 milyon yıl önce). Erken Kretase devrine kadar ulaşabildiği sanılmaktadır. Çağdaşı olan diğer büyük sauropodlar Camarasaurus, Supersaurus, Ultrasaurus ve Haplacanthosaurus’tur.
Bilindiği kadarıyla yetişkin bir Brachiosaurus’u tehdit edebilecek etoburlar yoktu. Devrinde yaşadığı bilinen en büyük etoburlar Allosaurus, Ceratosaurus ve Torvosaurust’u. Bunlar ona göre çok küçük kalan hayvanlardı ve muhtemelen daha küçük dinozorları avlıyorlardı. Brachiosaurus’un en iyi savunması iri cüssesi ve kalın derisiydi. Ayrıca kuyruğunu ve pençeli ön ayaklarını kullanırdı.
Ceratosaurus
(anlamı: boynuzlu kertenkele), 156-145 milyon yıl önce yaşadığı tahmin edilen etçil bir dinozor türüdür. 4-6 metre boyundaki bu türün ağırlığı genellikle 500 kg 1 ton arasındadır.
İki bacağı üzerinde yürür ve boynu “S” şeklindedir. Burnunun ucunda bir boynuz yer alri keskin gözlere sahiptir. Gözlerinin üzerinde kemiksi yumrular vardır.
Triceratops
68-65 milyon yıl kadar önce (Geç Kretase dönemi) Kuzey Amerika’da yaşamış otobur bir dinozor türüdür. Kretase döneminin sonunda pekçok canlının yokolduğu büyük felakete kadar yaşamış son dinozor türlerindendir. Triceratops, iri, dört ayaklı bedeni; büyük, kemikli bir yaka ve üç boynuz taşıyan başı; günümüz gergedanlarına olan benzerlikleri ile en kolay tanımlanabilen dinozor türlerinden biridir. Ayrıca, bilinen en büyük etobur dinozorlardan olan Tyrannosaurus ile aynı alanı paylaşmıştır ve onun avladığı hayvanlardandır.
Tanımlandığı 1887 yılından bu yana, henüz tam bir fosili bulunmuş olmasa da, toplanan pek çok kısmi kalıntıdan hareketle iyi tanınan bir dinozordur. Kafalarındaki yakanın ve boynuzlarının fonsiyonu, uzun süre tartışmalara konu olmuştur. Çoğunlukla avcılara karşı savunma silahları olarak görülürler. Ayrıca yeni teorilere göre; bunlar, tıpkı günümüz hayvanları gibi, tür içinde kur yapmak ve üstünlük göstermek amacıyla kullanılmış olabilirler.
Triceratops, paleontologlar tarafından grubu içinde tam olarak nasıl yerleştirileceği konusu tartışılsa da, ceratopsid dinozorlar arasında en iyi bilinenidir. Triceratops horridus ve triceratops prorsus ismi verilen iki türü geçerli sayılır. Bununla beraber başka pekçok isimlendirilmiş örneği de vardır.
Triceratops, ‘üç boynuzlu yüz’ anlamına gelir. Yunanca, tri/τρι – “üç”, ceras/κέρας – “boynuz” ve ops/ωψ – “yüz”.
Yetişkin bir Triceratops, 7.9-9 m uzunluğa, 2.9-3 m yüksekliğe, 6.1-12 ton ağırlığa erişebilir. Onu diğerlerinden ayıran en belirgin özelliği, kara hayvanlarının en büyüklerinden olan kafasıdır. Başı 2 m ve hatta boyunun üçte biri kadar uzunlukta olabilir. Burnunun üzerinde bir ve gözlerinin üzerinde yaklaşık 1 m uzunluğunda 2 adet boynuzu; kafasının arkasında da görece kısa ve kemikli bir yakası vardır. Yakalı dinozorların çoğunun yakasında boşluklar olmasına rağmen Triceratops’unki dolu ve sağlamdır.
Triceratops sağlam yapılıdır ve yine kuvvetli, beş parmaklı ön, dört parmaklı arka ayaklara sahiptir. Kesinlikle dört ayaklı olmasına rağmen, duruş şekli bazı tartışmalar doğurmuştur. Başlangıçta ön ayaklarının, başının ağırlığını taşıyabilmek için yanlara doğru açılı durduğuna inanılırdı. Bu duruş Charles Knight ve Rudolph Zallinger’in çizimlerinde görülebilir. Bununla birlikte boynuzlu dinozorlardan kalan ayakizlerinin incelenmesi ve iskeletlerin son yeniden inşaları gösteriyor ki, Triceratops’un, tam olarak dikilmek ile yayılmak arasında dik bir duruşu vardı(gergedanlar gibi). Bu sonuç, besleme için yayılan bir yürüyüşü engellemez.
Triceratops, geniş bir Kuzey Amerika boynuzlu dinozorlar ailesi olan ‘Ceratopsidae’ nin en bilinen üyesidir. Bu aile içindeki yeri yıllarıdır tartışılagelmiştir. Karışıklık, çoğunlukla kısa, katı yakanın birleşmesi (Centrosaurinae gibi) ve uzun boynuzların (Chasmosaurinae olarak ta bilinen Ceratopsinae gibi) üzerinde oldu. R. S. Lull, boynuzlu dinozorların ilk incelemesinde, biri Triceratops’a öncülük eden Monoclonius ve Centrosaurus, diğeri Ceratops ve Torosaurus ile birlikte olmak üzere, onu bugün anlaşıldığı gibi bir centrosaurinae yapan iki nesil varsaydı. Bu görüşe dayanan son revizyonlar, biçimsel olarak birinci, kısa yakalı grubu Centrosaurinae (Triceratops’u da kapsayan) ve ikinci uzun yakalı grubu Chasmosaurinae şeklinde tanımlar.
1949’ da C. M. Sternberg, kafa ve boynuz yapısına bakarak Triceratops’un Arrhinoceratops ve Chasmosaurus’a yakın olduğu ve onu ceratopsine (kendi kullanımına göre chasmosaurine) yapan soruyu ortaya attı. Yine de Triceratops’u Centrosaurinae içinde sınıflandıran John Ostrom ve sonrasında David Norman tarafından büyük ölçüde görmezden gelindi.
Sonraki keşifler ve analizler, Lehman’ın 1990 yılında heriki alt türü de tanımlaması ve birkaç morfolojik özelliğin esasında Triceratops’u ceratopsinae (kendi kullanımına göre chasmosaurine) olarak göstermesi ile birlikte, Sternberg’in Triceratops’un konumu konusundaki görüşünü destekledi. Aslında, kısa yakası dışında ,ceratopsine ile uyum gösterir. Peter Dodson’ ın, 1990’daki bir klasdistik analiz ve 1993’teki RFTRA (resistant-fit theta-rho analysis) isimli, sistematik olarak kafatası şeklinde ölçü benzerliklerini ölçen morfometrik tekniğe dayalı bir çalışmayı içeren daha ileri bir araştırması, Triceratops’un ceratopsine içindeki konumunu güçlendirmiştir.
Triceratops, yere yakın duran başı yüzünden büyük olasılıkla kısa otlar ile beslenirdi. Boynuzları, gagaları ve iri gövdeleriyle yüksek bitkileri de devirebildikleri sanılıyor. Çeneler, beslenmek, koparmak ve ısırmak için daha iyi olduğuna inanılan, derin ve dar bir gagayla son bulur.
Dişleri, pil adı verilen 36-40 diş sütunundan oluşan gruplarda düzenlenmiştir. Çenenin her iki tarafında da, hayvanın boyuna bağlı olarak, 3-5 dişten oluşan kolonlar vardı. Bu, değişik zamanlarda sadece bir bölümü kullanılabilen, 432-800 arası diş demektir. Diş değiştirme, hayvanın yaşamı boyunca sürerdi. Dişler, dikeyden az dikey yöne doğru kırkarak iş gördü. Triceratopsların iri bedenleri ve fazlaca olan dişleri, onların bol miktarlarda lifli bitkilerle beslendiklerini gösterir.
Triceratops’un yakası ve boynuzları ile ilgili çok fazla kuram vardır. İki ana teori, bunların kavgada ya da kur yapmada kullanıldıkları üzerindedir.
(anlamı: sert zırhlı kertenkele), 70-65 milyon yıl önce yaşadığı düşünülen bir dinozor türüdür.
Otobur beslenen bu tür 7-10 metre boyunda ve 4-7 ton ağırlığındadır. Dört bacağı üzerinde yürür. Ön bacakları arkadakilerden daha kısadır. Sırtı kemik ve plakalarla kaplıdır. Başının arkasından kuyruğuna kadar iki sıra diken bulunmaktadır. Kuyruğunun ucundaki taş gibi kemiği ile çok büyük kayaları bile parçalayabilirdi.
(anlamı: korkunç pençe), 110-100 milyon yıl önce yaşadığı tahmin edilen etçil bir dinozor türüdür. 3 metre boyunda ve 80 kg ağırlığındadır.
Hafif yapılı ve hızlı hareket eden bir dinozordu. İki bacağı üzerinde yürüyen ve kuşa benzeyen bir hayvandır. Esnek ve kıvrık bir boynu vardır. Çok güçlü çene ve dişlere sahiptir.
(anlamı: yumurta hırsızı), 88-70 milyon yıl önce yaşadığı tahmin edilen hepçil bir dinozor türüdür.
Boyu 1,5-2 metre civarında ağırlığı ise 25-35 kg arasında değişir. Saatte 70 km hız ile koşabilme yeteneği vardır. Papağana benzer başında ibiği ve dişsiz bir gagası vardır. Beyninin vücuduna oranı diğer dinozorlardan daha büyüktür.
100 ya da 93 milyon yıl önce kretase döneminin albiyen katından erken cenomanian katına kadar şimdiki Kuzey Afrika’da yaşamış olan teropod dinozor cinsidir. Alman paleontolog Ernst Stromer tarafından tanımlanan bu cins ilk olarak 1910’larda Mısır’da keşfedilen kalıntılardan biliniyor. Bu kalıntılar 2. Dünya Savaşı esnasında yok edildi, ancak kafatasına ait ekstra parçalar son yıllarda gün yüzüne çıktı. Tanımlanan fosillerin bir veya iki türe ait olduğu konusu açık değildir. Fas’ta toparlanan S. marocannus potansiyel bir tür olmasına rağmen cinsin en iyi bilinen türü Mısır’daki S. aegyptiacustur.
Spinosaurusun omugasından dışarıya doğru genişlemiş olan 2 metreye kadar erişebilen uzun ayırdedici çıkıntıları bulunur. Bazı yazarların bunun kaslarla kaplı kambur veya kabartı şeklinde olduğunu öne sürmesine rağmen muhtemelen yelkenli şeklindeki bu çıkıntılar deri ile birbirlerine bağlıydılar. Bu yapı için termoregülasyon ve gösteriş de dahil çok yönlü işlevler öne sürüldü. Yapılan son tahminlere göre Spinosaurus bilinen bütün etçil dinozorlar içerisinde (Tyrannosaurus rex ve Giganotosaurus da dahil) en büyük olanıdır. Bu tahminlere göre Spinosaurus yaklaşık olarak 16, 18 metre uzunluğunda ve 7, 9 ton ağırlığındadır
Spinosaurusun dinozor meraklıları tarafından büyüklüğü, yelkensi çıkıntısı ve uzun kafatası ile bilinmesine rağmen dinozor en çok yakın zamanda keşfedilen birkaç diş ve kafatası parçasının dışında yok edilen kalıntılarından bilinir. Buna ek olarak şimdiye kadar dinozorun sadece belkemiği ve kafatası ayrıntılı bir şekilde tanımlandı, kol ya da bacak kemikleri henüz bulunamadı. Spinosaurusun çene ve kafatası ile ilgili makale 2005’te yayımlandı. Bu makaleye göre dinozorun yaklaşık 1.75 metre olduğu tahmin edilen kafatası etçil dinozorlar içinde en uzunudur. Kafatasında testere gibi olma niteliği azalmış aralıksız konik şekilli dişlerin olduğu, çene ve burundan oluşan dar kısım vardı. Yukarı çenenin en ön kısmının her iki yanında ve üst çene kemiğinin orta ön kısmında (inter maksiller kemik) altı veya yedi diş ve onların arkasındaki çene kemiğinde on iki diş vardı. İnter maksiller kemikteki ikinci ve üçüncü diş diğerlerinden farkedilebilir bir şekilde büyüktü. Bu dişler diğer dişler ve anterior maksilladaki büyük diş arasında bir boşluk oluşturuyordu. Bu boşluk alt çenedeki büyük diş tarafından kaplanıyordu. Çene ve burundan oluşan kısmın büyük anterior dişleri tutan en uç tarafı genişti. Gözlerin hemen önünde küçük bir kabartı bulunuyordu.Ancak bulunanlara rağmen hala davranışları hakkında en ufak bir bilgimiz yoktur.Etobur olduğu kesin olarak bilinen çok az gerçekten biridir.Hızı hala bilinmiyor;ancak saatte 60 ila 70 kilometre hızla koştuğu tahmin ediliyor.
Spinosourusun yelkeni sırt omurlarından büyüyen oldukça uzun sinirsel dikenlerden oluşur. Bu dikenler büyüdükleri omurlardan yedi ya da on bir kat daha büyüktür.Spinosaurus dünyadaki en güçlü hayvandır.Spinosaurus en büyük etobur dinozorlardan biridir
Spinosaurus, güney İngiltere’den Baryonyx, Brezilya’dan Irritator veAngaturama (muhtemelen Irritator ile özdeş), orta Afika’daki Nijer’denSuchomimus ve kalıntıları parça parça bir şekilde Tayland’da bulunanSiamosaurus türlerinin de dahil olduğu Spinosauridae ailesine adını verir.Spinosaurus bunlardan en çok Irritator ile yakındır ve ikisi Spinosaurinae altailesine mensuptur.2003’te Oliver Rauhut, Stromer’in Spinosaurus holotipinin carcharodontosaurid ailesinden Acrocanthosaurusun sırt omurlarından ve büyük bir teropod Baryonyxin mandibulasından (dentary) oluşmuş bir kimera olduğunu öne sürdü.Ancak bu analiz son raporlarla reddedildi.
Tyrannosaurus
Tam ismi Tyrannosaurus Rex olan dinozor. Bu adın anlamı tiran sürüngenlerin kralıdır. 14 metre uzunluğunda ve 5-6 metre boyunda bir dinozordur. Et ile (özellikle de diğer dinozorlarla) beslenir. Bundan 67 milyon yıl önce Kuzey Amerika, Çin ve büyük bir olasılıkla Güney Amerika ile Hindistan’da yaşamıştır.
Özellikleri
T-Rex, dört araba uzunluğunda, en uzun zürafa boyunda ve Afrika filleri ağırlığında bir canlıydı. Uzun boylu bir insanın başı ancak bacağının yarısına ulaşabilirdi.
T-Rex’in çıkardığı seslerin nasıl olduğu bilinmiyor. Ancak bu sesleri, yavrusunu çağırmak ya da diğer T-Rex’lerle haberleşmek için çıkardığı tahmin ediliyor.
Arka ayakları oldukça büyük olmasına rağmen ön ayakları oldukça küçük ve vücudunun ön kısmındaydı. Arka ayaklarında üçü önde biri arkada olmak üzere dört parmak, ön ayaklarında iki ince parmak bulunuyordu. Ön ayakların tam olarak ne işe yaradığı bilinmiyor. Bu ayaklar ağzına yemek ***üremeyeceği kadar kısaydı. Bazı uzmanlar ön ayaklarının T-Rex’in doğrulmasına yardımcı olduğunu söylemektedirler.
Ağır kafasını kısa ve güçlü bir boyun tutuyordu. Ağzında 20 cm lik dişler bulunuyordu. Avını daha iyi tutabilmesi için dişleri hafif içeri kıvrıktı. Köpekbalığı gibi T-Rex de avını ısırdığında kurbanının, ağzından kurtulma şansı hiç yoktu. Üstelik de herhangi bir dövüş sırasında kırılan dişi tekrar uzuyordu.
T-Rex, güçlü arka ayakları üzerinde yürüdüğü zaman dengesini uzun ve kalın kuyruğu ile sağlardı. İlk zamanlar T Rex’in dev bacaklarıyla çok hızlı koştuğu ve avlandığı düşünülüyordu. Fakat av köpeklerinin yaptığı gibi uzun süre ve çabuk hareket etmek için fazla hantaldı. Ayrıca pusuda kuramazdı. Pusu ile avlanmak için çok büyüktü, gizlenmesi imkansızdı. Son yapılan bilgisayar animasyonları ile Trex’in bacakları üzerinde dönüş yapabilmesi için saniyeler gerektiği ortaya çıkmıştır. Oldukça ağır hareket eden bir canlı olduğu düşünülmektedir. İşte bu yüzden T Rex’in leşcil bir canlı olduğu düşünülür. Leşlerle ve yaralı hayvanlarla beslendiği büyük bir oranda kabul görür. Kafatasında bulunan geniş burun delikleri leş ile beslendiğini destekler. Koku alma duyusunun çok kuvvetli olmasının yanında küçük göz çukurlarına sahiptir ve görme yetisinin zayıf olduğu düşünülür. Çürüyen bir leşin kokusunu kilometrelerce öteden alabildiği muhtemeldir.
Ayrıca düşünüldüğünde o dönemde pek çok avcı dinozor türü yaşamıştır. Ancak Brachisaurus vb. dev otçul dinozorların boyutlarından dolayı doğal bir düşmanı bulunmamaktadır. Bu dinozorlar öldüğünde leşlerinin ortadan kaldırılması için T-Rex vb. dev boyutlu leşcil yemek makinalarına ihtiyaç vardı. T-Rex in yaratılma amacıda bu devasa cesetleri ortadan kaldırmak olabilir.
- 1902’de ABD’nin Montana Eyaleti’nde dev bir iskeletin parçalarına rastlandı. Daha sonra aynı ülkede, Wyoming’de benzeri kalıntılar bulundu. Bu kemiklerden yola çıkan paleontolog (eskivarlıkbilimci) Henry Fairfield Osborn bu dev yaratığın ilk resmini çizdi ve adını “Tiran Sürüngenlerin Kralı” anlamına gelen Tyrannosaurus Rex koydu. Bunun nedeni, o zamana kadar yeryüzünde yaşadığı belirlenen en büyük etobur dinozor olmasıydı.
Compsognathus
anlamı ‘zarif çene’ (Yunancada compsos-anlamı ‘zarif ‘ ve gnathos rafine-anlamı ise çene demektir)Compsognathus etçil bir dinizordur. Bu dinozor son Jurassic Devri yaşayan bir tavuk boyutunda olduğu için Avrupa’da bulunur.Yani fosili Almanya, Fransa ve Portekiz’de bulunur. Compsognathus en küçük dinozor olarak biliniyordu. Ancak, bazı bilim adamları ise en küçük olmadığını iddia ediyor.
Kertenkele
kalçalı dinozorlar (Saurischia) |
|
||||||
Theropoda |
|
||||||
Neotheropoda |
|
||||||
Tetanurae |
|
||||||
|
|||||||
Sauropodomorpha |
|
||||||
Sauropoda |
|
||||||
Neosauropoda |
|
||||||
|
|||||||
Kuş kalçalı dinozorlar
(Ornithischia) |
|
||||||
Genasauria | Thyreophora |
|
|||||
Eurypoda |
|
||||||
|
|||||||
Cerapoda | Marginocephalia |
|
|||||
|
|||||||
Ornithopoda |
|
||||||
|