Demokrasi denilen kavram; dünya üzerindeki tüm vatandaşların, devlet politikasını veya devlet organizasyonlarını şekillendirme amacıyla birbirleriyle eşit haklara sahip oldukları yönetim şekillerinden bir tanesidir.
Demokrasi sözcüğü, Yunancada yer alan “dimokratia” sözcüğünden türetilmiş bir kelimedir. Ancak Türkçe diline geçişi, Fransızcada yer alan “democratie” sözcüğünden olmuştur. Genel yapısı kapsamında devlet yönetimi için kullanılan demokrasi sözcüğü; alt başlık olarak işçi organizasyonlarının, üniversite yönetimlerinin veya bir takım sivil toplum kuruluşu yönetimlerinin yönetilme biçimi gündeme geldiğinde kullanılmakta ve uygulanmaktadır.
Eski Yunan döneminde ortaya çıkartıldığında, dönemin tanınmış filozofları olan Eflatun ve Aristo gibi filozoflar tarafından eleştirilerek “ayak takımının yönetimi” olarak adlandırılan demokrasi yönetimi; tüm bu olumsuzluklara rağmen günümüze kadar gelebilmiş ve dünyada en yaygın olarak kullanılan yönetim sistemi halini alabilmiştir.
Düşünce yapıları birbirinden ayrılan insanlar bu düşüncelerini faşizm, anarşizm, muhafazakar bakış açısı, liberalizmi, sosyalizm ya da komünizm başlıkları altında toplamışlar ve demokrasiyi de bu başlıklara uygun bir şekilde uyarlayarak demokratik yönetim fikirleri ortaya atmışlardır. Böylelikle de doğal olarak demokrasinin pek çok farklı tanımı da ortaya çıkartılmış bulunulmuştur.
Demokrasinin tarihçesi
Demokrasinin ilk olarak eski Yunanlıların zamanındaki şehir devletlerinde ortaya çıktığı söylenmektedir. Demokrasinin bir türü olan doğrudan demokrasinin geçmişi araştırıldığında, o çağlarda uygulanan demokrasi şeklinin doğrudan demokrasiye en yakın demokrasi biçimi olduğu ve isminin Atina demokrasisi olarak adlandırıldığı görülmüştür.
Atina şehrinde M.Ö. 4. YY.’da nüfusun 300.000 kişiye yaklaştığı ve bu nüfusun yaklaşık 100.000’lik kısmının Atina vatandaşı olduğu; geriye kalan 200.000’lik kısmın çocuklardan, kadınlardan, kölelerden, başka şehirlerde ya da devletlerde doğmuş kişilerden oluştuğundan sebep oy kullanamadıkları durumunun var olduğundan bahsedilmektedir. Bu 10.000’lik erkek nüfusundan ise sadece 30000’lik kısmının oy kullanabilecek yetişkinlikte olduğu söylenmektedir.
Bunun dışında yakın dönemlerde varlığını sürdüren Roma İmparatorluğu’nda da demokrasiden söz edilebilmekte ve o dönemlerde Romalıların uyguladıkları demokrasi biçiminin temsili demokrasi anlayışına yakın olduğu söylenmektedir. Romalıların uyguladıkları demokrasi biçiminde o zamanki gücün ve otorite kararının üst kesime ait bireylere bırakıldığı öne sürülmektedir.
İlerleyen zamanlarda Avrupa’da Magna Karta’nın yayınlanmasıyla birlikte halktan bir kısım topluluğa da seçimlere katılabilme hakkının tanındığı söylenir. Aynı dönemlerde İskandinav ülkelerinde, İtalyan şehir devletlerinde ya da İrlanda gibi bölgelerde seçimlerin topluca halkla birlikte yapılmaya başlandığı ve meclislerin oluşturulma aşamalarından söz edebilmek mümkündür.
İlerleyen yüzyllarda demokrasinin gelişimi
- – 19. YY.’lara gelindiğinde demokrasi artık tamamen hem küçük hem de büyük devletlerde uygulanmakta olup, eski usül olan demokrasinin sadece küçük çaplı topluluklarda ve devletlerde uygulanma alışkanlıklarının bırakıldığı görülür.
Bu dönemlerin zarfında 1788 yılında Amerikan Anayasası kabul edildikten sonra, bu anayasanın gereği olarak hükümetler tamamen seçimle kurulmaya başlanmış ve insanların haklarıyla özgürlükleri bu anayasa çerçevesinde koruma altına alınmıştır.
Bu anayasanın kabulünden önce Kuzey Amerika’da bulunan koloniler demokratik bir şekilde kendi içlerinde bir düzen oturtmuşlar; farklı kolonilerin farklı demokratik tarzlar uyguladığı görülse de hepsinde ortak olan özellik belirli miktarda vergilerin ödenmesi ve üst kademe olan beyaz erkeklerin seçme hakkına sahip olmasıydı.
Amerika’da iç savaşın çıkmasıyla beraber 1860’lı yıllarda bir takım değişikliklere gidilerek köle sınıfındaki kişilerin de hem özgürlükleri tanınmış hem de oy vermeye hak kazanmış sayıldıkları görülmüştür. 1789 yılında gerçekleştirilen Fransız Devrimi’yle birlikte de yeni bir anayasa hazırlanarak iktidarın güçü bir kral ile halkın seçmiş olacağı bir parlamento arasında bölüştürülmüştür.
- YY.’a gelindiğinde yine iki büyük dünya savaşı atlatılmış ve yine demokratik sistemlerde yeni düzenlemelere gidilmiştir. Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla da birlikte demokratik sistemin daha iyi oturmaya başladığı söylenebilir.
Demokrasi türleri nelerdir?
Dünya üzerinde pek çok fikir olgusu ve bu fikirlerden filizlendirilen demokrasi çeşitleri bulunmaktadır. Bu demokrasi çeşitliliğinin arasından dünya genelinde en çok kullanılan demokrasi biçimleri ise şunlardır;
Liberal demokrasinin anlamı nedir?
- Demokrasi gündeme her geldiğinde yüzyıllardan beri önceliğin eşitliğe mi yoksa özgürlüğe mi verilmesi gerekliliği tartışma konusu olmuştur. Bu tip bir işin içinden çıkamama durumu için de ikisinin de ön olanda olacağı bir demokrasi tutumu ortaya çıkartılmak istenmiş ve böylelikle liberal demokrasi oluşuştur. Liberal kelimesi özgürlüğü, demokrasi kelimesi de eşitliği temsil ettiğinden bu sistemi iktidarının halkı tarafından belirlenen, bu iktidarların da özgürlüklerinin bireysel özgürlükleriyle sınırlandırıldığı demokrasi çeşidi olarak anlatmak mümkündür.
Sosyal demokrasinin anlamı nedir?
- Komünist rejimleri benimsemiş tüm toplumlarda sosyal demokrasi çeşidi var olmaktadır. Liberal demokrasi çeşidiyle kesinlikle karşıt birer taraf olmalarıyla birlikte; siyasal eşitlikle beraber hem sosyal hem de ekonomik eşitliğin sağlanması taraftarı olanlar sosyal demokrasinin ilkelerinden bahsediyor olmaktadırlar.
- Bu fikir yapısının fikir babasının Karl Marx olduğu düşünülse de, asıl sosyal demokratçı düşünür Lenin’dir. Sosyal demokrasinin uygulandığı alanlarda partilerin denetim dışında olan güç yapılarının demokrasinin esasını gölgede bıraktığı da söylenen eleştirilerin başında gelmektedir.
Katılımcı demokrasi nedir?
- Bu demokrasi biçiminin daha sıklıkla nüfusun az olduğu bölgelerde kullanıldığı görülmektedir. Bunun nedeni bu az sayıdaki insanların bile demokratik süreçlerde teker teker fikir beyan edebilmesi amacıdır. Katılımcı demokrasi çeşidinin ilk örneklerinin Antik Yunan zamanında nüfusun az bir bölümünün (Antik Yunan doğumlu ve erkek olanlarının) katılımcı demokrasi adına örnek oluşturduğundan bahsetmek mümkündür. Günümüze gelindiğinde ise katılımcı demokrasinin anlamı değiştirilmek zorunda kalmış hatta nüfus inanılmaz yoğunlaştığı için bu tip bir demokrasiyi uygulamak imkansız hale gelmiştir.