İskoçya Hakkında Bilgi, İskoçya İle İlgili Ansiklopedik Bilgiler
İskoçya, Büyük Britanya Adası’nın kuzeyinde bir bölgedir. Bir anakara ve yaklaşık 780 adadan oluşan İskoçya, Britanya Adaları’nın dörtte birini kaplar. Nüfusu yaklaşık 5.228.000 olan İskoçya’nın en önemli kentleri Glasgow, Edinburgh, Aberdeen ve Dundee’dir. Toplam yüzölçümü 78.772 km² ‘dir.
Uzun süre bağımsız kaldıktan sonra 1707’de Birleşme Yasası’yla İngiltere’ye bağlanan İskoçya, egemenlik haklarının bir bölümünü korumuştur. Kendine özgü bir hukuk ve eğitim sistemi ile ayrı bir kilisesi vardır.
Doğal Yapı
İskoçya’nın kıyılarında çok sayıda koy ve haliç vardır. Güneydoğuda Forth, kuzeydoğuda Moray, güneybatıda Solway ve onun kuzeyinde Clyde körfezleri yer alır. Kaledonya Kanalı, Moray ile Lorne körfezlerini birleştirir. İskoçya doğal yapısı bakımından üçe ayrılır. Kuzeyde Glen More vadisiyle ikiye bölünen dağlık Highlands, ortada engebeli bir yapısı olan ve 600 metreye ulaşan tepelerle, kıyılardaki alçak ovalardan oluşan Lowlands ve güneyde Kuzey İskoçya kadar yüksek olmayan, vadilerle bölünmüş yaylalardan oluşan Uplands vardır.
Yabanıl ve ıssız Highlands, doğal güzellik açısından İskoçya’nın en çekici bölgesidir. Burada en büyüğü Ness Gölü olan bir dizi göl vardır. Glen More vadisinin güneyinde yer alan Grampian Dağlarfnda 1.343 metre yükseklikteki Ben Nevis Tepesi, İngiltere’nin de en yüksek noktasıdır.
İskoçya’da ırmaklar kısadır. Orta bölgede Spey, Don ve Dee, Lowlands’de Tay ve Forth, Uplands’de Clyde ve Tweed ırmaklarından elektrik enerjisi üretiminde yararlanılmaktadır.
İskoçya’nın batısındaki Hebrid Adaları iki gruba bölünür: Kıyıya çok yakın olan ve içlerinde Skye ve Mull’un da yer aldığı İç Hebridler ile Lewis, Harris, Kuzey ve Güney Uist adalarından oluşan Dış Hebridler.
İklim ve Doğal Yaşam
İskoçya’nın iklimi batıda ılıman ve nemli, doğuda biraz daha soğuk ve daha az nemlidir. Atlas Okyanusu’nun sıcak su akıntıları, kışın İskoçya’nın batı kıyılarını etkiler. Dağlık bölgelere çok kar yağar. İngiltere’de rastlanan meşe, dişbudak ve karaağaç gibi ağaçların yanı sıra, İskoçya’da kara çam ve ladin gibi kozalaklı ağaçlar da vardır. Dağlık bölgelerde, huşağacı yetişirken, daha kuru havası olan doğuda sarı çam yetişir.
İskoçya bir kızıl geyikler ülkesidir. Dağlık bölgelerde, tepeler arasında, küçük kızıl geyik sürüleri dolaşır. İngiltere’de soyu tükenmekte olan yaban kedisi ve ağaç sansarı, İskoçya’da hâlâ az da olsa bulunmaktadır. Kıyılarda çok sayıda fok yaşar. Rengeyikleri üretilmek üzere İsveç’ten getirtilmiştir. Heybetli kaya kartalının zaman zaman dağların dorukları üzerinden süzülerek uçtuğu görülür. Bu dağlık ülkede, kışın tüyleri beyazlaşan bir kuş olan kartavuğu da yaşar. Kırlarda, çalılıklar arasında ormantavukları görülür. Kayalık adaların bir bölümünde, deniz kuşları büyük gruplar halinde yaşar.
Halk, Kentler ve Sanayi
İskoçya’da çoğunlukla İngilizce konuşulur. İskoçya Kilisesi Presbiteryen’dir. İskoçya’da en büyüğü Edinburgh’da olmak üzere sekiz üniversite vardır. Halkın büyük bölümü kentlerde, geri kalanı kırsal kesimde yaşar.
Kömür yatakları, Strathclyde, Fife ve Lot-hian bölgelerindedir. Kömür yataklarının yakınında demir ve çelik fabrikaları ile dökümhaneler vardır. Glasgow bölgesi ağır makine sanayisi ile ünlüdür. Özellikle Clyde’da, gemi yapımcılığı önemli bir sanayi dalıyken günümüzde gerilemiştir. Çağdaş teknolojinin girdiği hafif sanayi kuruluşları ise çok gelişkindir.
Edinburgh, Glasgow ve Alloa’da bira üretilir. İskoçya ile özdeşleşmiş olan viski ise Highlands’de ve Islay Adası’nda yapılır. İskoçya ayrıca, bisküvi ve şekerleme fabrikalarıyla da ünlüdür.
1970’lerin başında, İskoçya kıyılarının açıklarında petrol bulundu. Aberdeen ve çevresindeki bölge, Kuzey Denizi petrol araştırmalarının merkezi oldu.
Çiftçilik, Balıkçılık ve Turizm
Çiftçiliğe en uygun toprak ve iklim koşulları İskoçya’nın doğusundadır. Bu bölgede arpa, buğday, şekerpancarı ve patates, kışın hayvanları beslemek için yulaf yetiştirilir. Bunlardan başka çilek ve ahududu da yetiştirilmektedir. Güneybatıdaki otlaklarda mandıracılık gelişkindir. Ayrıca kümes hayvanlarının yetiştirilmesine de önem verilir.
Ormancılık ve balıkçılık önemli bir yan gelir kaynağıdır. Kuzey Denizi’nde ringa, morina ve dilbalığı, Hebridler’in kayalık kıyılarında ıstakoz avlanır. Irmaklarda ve ırmak ağızlarında ağla sombalığı tutulur.
İskoçya’nın önemli bir gelir kaynağı da turizmdir. Turistlerin bir bölümünü, birkaç kuşak önce ABD ya da Kanada’ya göç etmiş olan İskoçyalılar’ın torunları oluşturur. Dünyanın her yerinden gelen müzisyen ve sanatçıların katıldığı geleneksel Edinburgh Uluslararası Müzik ve Tiyatro Festivali önemli bir sanat olayıdır.
Tarih
Eski adı Kaledonya olan İskoçya, bugünkü adını İrlanda’dan göçen Scotia (İskoç) kabilesinden aldı. İskoçlar, yaklaşık İS 5. yüzyılın sonlarında, İrlanda’dan, Britanya Adası’nın kuzeyine geçtiler ve Dalriada adında bir krallık kurdular. 850’den önce, daha doğuda yaşayan Piktler’le (Kuzey Britonlar) birleşerek, İskoçya’nın büyük bölümünü kaplayan Alba Krallığı’nı kurdular. 11. yüzyılda, İskoç kralları Lothian ve Strathclyde’ı alarak krallığın sınırlarını genişlettiler. İskoçya’ya Hıristiyanlık 4. yüzyılda girdi.
İskoçya Kralı I. David (1124–53), savaşta yanında yer alan soylulara toprak bağışlayarak feodal düzeni getirdi.
Kral II. Alexander (1214–49) İngiltere’yle ülkesi arasında barışı sağladı ve egemenliğini güçlendirdi. Oğlu III. Alexander (1249–86) Norveçliler’in elinde bulunan Hebrid Adaları’nı alarak topraklarını daha da genişletti. Bu dönemde İskoçya bağımsız, birleşik ve zengin bir krallık oldu.
Alexander’ın ölümünden sonra 13 kişi İskoçya tahtı üzerinde hak iddia etti. İngiltere Kralı I. Edward’ın seçtiği John de Balliol 1292’de taç giydi. I. Edward’ın, İskoçya kralı üzerinde egemenlik kurmak istemesi üzerine John, 1295’te buna başkaldırdı. Edward onu tahttan indirerek, İskoçya’yı egemenliği altına aldı. İskoçlar, William Wallace adlı genç bir önderin öncülüğünde ayaklandılar ve İngilizler’i ülkelerinden çıkardılar. 1305’te Edward, “Wallace’ı yakalatarak idam ettirdi ama ne o, ne de oğlu II. Edward, İskoçya’yı denetim altında tutabildi. Carrick Kontu Robert de Bruce, 1306’da İskoç Kralı I. Robert olarak taç giydi. 1314’te İngilizler’i ağır bir yenilgiye uğrattı ve krallığın denetimini ele geçirmeyi başardı.
I. Robert, soylular ve baronlardan başka kent temsilcilerini de parlamentoya katılmaya çağırdı. 1. Robert’in torunu II. Robert’ten başlayarak, Steward (daha sonra Stuart) hanedanı yönetime geldi.
1424–1542 yılları arasında, İskoçya’da topraktan iyi ürün alındı. Kentlerin önemi arttı ve dış ticaret gelişti. 15. yüzyılda kurulan St. Andrews, Glasgow ve Aberdeen üniversitelerinden başka, 1583’te Edinburgh Üniversitesi kuruldu. İngiltere’nin kuzeyinde konuşulan dile yakın olan ama Latince, Fransızca ve Galce sözcüklerle zenginleşen İskoç dili, bu dönemde önemli bir gelişme gösterdi. İlk İskoç basımevleri, 1507’de Edinburgh’da çalışmaya başladı. O dönemde, mimarlık, oymacılık ve şiir çok gelişti.
1513’te İskoçya Kralı IV. James, Fransa kralının yandaşı olarak, İngiltere’yi istila etti. Ne var ki, yenilgiye uğradı ve savaşta öldü. Bundan sonra İskoçya Krallığı hiçbir zaman gerçek anlamda yeniden güçlenemedi. Ülke yeniden soyluların kavgalarına ve İngiliz entrikalarına sahne oldu. Çocuk Kral V. James büyüdükten sonra, yetenekli bir yönetici olduğunu kanıtladı. İskoçya’da 1532’de bugün de yürürlükte olan en yüksek yargı organını oluşturdu. 1542’de, çok genç yaşta öldü ve bir haftalık olan kızı Mary, onun yerine tahta geçirildi. Bu sırada ülkede Reform diye bilinen büyük dinsel değişiklikler oldu.
İskoçya’daki Katolik Kilisesi’nin gelişimi durmuştu. Manastırların zenginliğine karşı, kiliseler yoksullaşmıştı. Halk değişimden yana olan ilerici din adamlarını destekledi. 1560’ta parlamento, kilisenin reform ilkelerini kabul etti. İskoçya’da, papanın dinsel otoritesine son verildi. Katolik ayinleri yasaklandı. Bunu izleyen yıl, genç kraliçe Mary, yetiştirilmekte olduğu Fransa’dan İskoçya’ya geldi. Bir Katolik olmasına karşın, kilise topraklarını soylulara ve baronlara vererek onların desteğini sağlamaya çalıştı. İskoçya, Protestan İngiltere’ye yandaş olmak isteyen Reformcular ile Fransa yanlısı Katolikler arasında ikiye bölündü. Tahttan indirilen Mary, 1568’de İngiltere’ye kaçtı; 1587’ye kadar Mary’yi İngiltere’de tutuklatan İngiltere Kraliçesi Elizabeth, kendisine karşı yapılan bir suikaste karıştığı gerekçesiyle onu idam ettirdi.
İngiltere ile bundan sonra hiç savaşılmadı. 1603’te Elizabeth ölünce, Mary’nin Protestan olarak yetiştirilen oğlu James, Kral I. James sanıyla İngiltere kralı oldu.
İskoçya ile İngiltere, krallarının aynı olmasına karşın, ayrı parlamentolara sahip olmayı bir yüzyıl daha sürdürdüler. Ama James, İskoç Parlamentosu’nun ve kilisesinin, V. James döneminde kazandığı özgürlüğe izin vermedi.
I. James’in oğlu, I. Charles önceleri İskoçya Kilisesi’ne karşı çıktı. Bu İskoç soylularının ve din adamlarının tepkisine neden oldu. Uzun süren bir mücadele döneminden sonra Charles, 1641’de İskoçlar’ın yapmış olduğu değişiklikleri kabul etti ve İskoç Parlamentosu’na daha fazla özgürlük tanıdı.
İskoçlar, İngiltere’de I. Charles’ın iç savaşın sonunda idam edilmesinin hemen ardından Charles’ın oğlunu, II. Charles adıyla kral ilan ederek taç giydirdiler. Bu dönemde İngiltere’nin başında Oliver Cromwell vardı. Cromwell kuzeye, İskoçya üzerine yürüdü. İskoçya ordusunu bozguna uğratarak İskoç-ya’yı 10 yıl sürecek İngiliz yönetimi altına aldı.
II. Charles birtakım sorunlara karşın, İskoçya’yı 25 yıl süreyle yönetti. Presbiteryenler, ona karşı birçok kez ayaklandılar. 1681’de bir yasa çıkartarak, hem dinsel, hem de yasal alanda en üstün güç olarak tüm uyruklarının kendisini tanıması zorunluluğunu getirince, en ılımlı kişiler bile ona tepki gösterdiler.
Charles’ın 1685’te ölümünden sonra yerine bir Katolik olan kardeşi VII. James (İngiltere’de II. James) geçti. 1688’de, İngilizler James’i yurtdışına kaçmak zorunda bıraktılar ve sonraki yıl, Protestan olan kız kardeşi Mary ile kocası William’ı onun yerine tahta çağırdılar. İskoçlar da, İskoçya Kilisesi’nin yeniden Presbiteryen olması koşuluyla, İskoçya tahtını William ve Mary’ye bırakmaya razı oldular. 1690’da çıkan bir yasayla İskoçya Kilisesi’nin, Presbiteryen olduğu kabul edildi.
18. yüzyıla girerken İngiltere’nin ve İskoçya’nın bazı ortak amaçlan vardı. Her ikisi de Protestan bir kral istiyordu ve her ikisi de Fransa’yı ülkeleri için tehlikeli görüyordu. 1702’de, William ve Mary’nin yerine tahta geçen Kraliçe Anne, 1706’da iki krallığı birleştirme planını gerçekleştirmek için İngiltere ve İskoçya’dan temsilciler atadı. Üzerinde anlaşılan tasarıya göre, birleşen iki krallık tek bayrak altında ve tek bir parlamentoyla yönetilecekti. Herkes ticarette eşit haklara sahip olacak, aynı vergileri ödeyecekti. İskoçya kendi kilisesine, mahkemelerine ve özel yasalarına sahip olmayı sürdürecekti. İskoç Parlamentosu bu önerileri, Birleşme Yasası adıyla kabul etti. Daha sonra İngiliz Parlamentosu da aynı yasayı kabul etti. 1 Mayıs 1707’de her iki parlamentonun da varlığı sona erdi ve ekim ayında, ilk birleşik parlamento toplandı.