Zemzem Suyu Nedir, Zemzem isminin kökeni hakkında bilgi
Zemzem, dur dur demektir.
İbrahim Aleyhisselam, hanımı Hacer Validemiz’le oğlu İsmail’i Kabe yakınlarına Allah’ın emri gereği bıraktığında, İsmail Aleyhisselam henüz bebekti ve ağlamaya başlamıştı.
Hacer Validemiz onun için su aramaya başladı. Derken Allahu Teâla onlara bir melek göndermişti. İlâhi bir ikram olarak suyu İsmail Aleyhisselam ve annesine sunmuştu.
Çölün ortasında kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde bu su pınarını gören Hacer Validemiz hemen akıp gitmesin diye:
– Zem!…Zem!…Dur!…Dur!…demişti.
Zemzem adı onun eseridir.
Zemzemin kırk değişik isminin olduğu söylenmiştir. Zemzem, sıhhatin menbaı olduğu için, bir ismi de Nâfia’dır. Müminin nura gark olması için Hacer Annemiz gibi zemzemi doyasıya, kana kana içmesi gerekir.
Zemzem, cehennem azabından azat olmaya müjdedir. Çünkü, bir vücutta zemzem bulunursa o vücuda cehennem ateşinin dokunmayacağı umulur. Böylesi bir müjdeyi verdiği için bir ismi de Büşra’dır.
Berrak ve saflığından dolayı Sâfiye de denilir. Tatlı oluşu sebebiyle Muazzibe, azalara safâ bahşettiği için Tâhire, bozulmadığı için Sâlime, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) sünneti ve de bereketlere sebep olduğu için Meymune de denilir.
Kur’an’ı Kerim’de eş-Şûrâ Suresi “Ha, Mim, Ayn, Sin, Kâf” şeklinde başlar. Bu surenin tefsirinde Ha Hacerü’l-Esved’e, Mim Makam-ı İbrahime, Ayn Zemzem kuyusuna, Sin ve Kâf Zemzem suyunun içilmesine işarettir, denilmektedir.53
Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri (k.s) Nüzhetü’l-Mecalis adlı eserde nakledildiğine göre şöyle buyurmaktadır:
“Bir kişiyi gördüm. Zemzem’den su çekmek istiyordu. Kovası suya düştü. Adam şöyle dedi:
-Allahım, senin izzetin hakkı için yemin ediyorum. Eğer beni sulamazsan muhakkak kızacağım!..
O sırada kuyunun suyu ağzına kadar yükseldi. Adam su içti ve ayrıldı. Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri bu işe hayret etti:
– Bu kim acaba, Allah’a kızacağım diyor, diye adamın peşinden gitti. Adama sordu:
-Allah suyu yükseltmeseydi sen kime kızacaktın?
-Nefsime kızacaktım: Sen, çirkin ve pis bir nefissin. Zemzeme layık değilsin, diyerek bir sene su içirmeyeceğime yemin etmiştim!
Zemzemi hac dönüşü yanımızda getiririz. Dostlarımıza ikram ederiz. Bir fincan zemzem içerken hacca gidemeyen nice müminler gördüm; tir tir sevgiden titreyen, hasretiyle ağlayan…
Ama Mekke’de Zemzem kuyusunun yanıbaşında iki litresi iki riyale su alıp içenlere de şaştım kaldım!..
Bir vücutta zemzem ile cehennem ateşi birleşmez. Bir kimse ölürken zemzem içerse, cehennem ona haram olacağı ümit edilir. Allah, birine zemzemi nasip edecekse, ölümünden evvel ona ulaştırır ve ona zemzemi içirir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zemzemi içti ve şöyle buyurdu:
“Muhakkak ki bu su mübarektir. Aç olanın yemeğidir.54”
Başka hadis-i şerifler de şöyledir:
“Zemzem ne niyetle içilirse o meydana gelir. Şifa için içersen Allah şifa verir, açlığı gidermek için içersen karnını doyurur, susuzluğunu gidermek için içersen susuzluğun gider.55”
“Zemzem, İsmail’e içecek olarak Allah tarafından verildi.56”
İmam-ı Şarânî Hazretleri (k.s) naklediyor:
“Hicri 947 senesinde hacca gittim. Allahu Teâla’dan elli yedi tane isteğim oldu. Ve bu hâcetlerimi de zemzem suyu içerek istedim. Bütün isteklerim, hem din kardeşlerim ve müritlerim hem de hem de kendim içindi.
Cenab-ı Hak dünyaya ait bütün isteklerimi nasip etti. Bu itibarla, Allah’ın kereminden umarım ki, ahiret için olan isteklerimi de verir. İsteklerimden birisi şuydu:
Böbreklerime yakın bir bölgede karpuz büyüklüğünde bir ur oluşmuştu. Doktorlar ameliyattan başka çaresi olmadığını söylüyorlardı. Ameliyattan önce hacca geldim. Şifa bulmak için zemzem içtim.
Allah içime öyle bir hararet verdi ki üç gün şiddetli ateşle yandım. Bu ateş uru pişirmiş ve onu kurutmuştu. Ondan kurtulunca çok rahatladım.”
“Sünnet olan, suyu oturarak içmektir. Su içmenin altı edebi vardır: Besmele çekmek, oturarak içmek, suyun içine solumamak, üç defada içmek ve sonunda hamdetmek.
Hanefi mezhebinde iki istisna vardır:
Zemzem suyu ve abdest aldıktan sonra artan su saygıdan dolayı ayakta da içilebilir.”57
“Ebu Bekir Sıddık (r.a.) Efendimizin torunundan nakledildiğine göre o şöyle anlatmıştır:
– Bir gün Abdullah b. Abbas Hazretlerinin huzurundaydık. Bir adam geldi. İbni Abbas Hazretleri ona nereden geldiğini sordu. Adam:
– Zemzem kuyusundan geliyorum, dedi.
– Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin sünnet-i şerifi üzere zemzem içebildin mi?
– Zemzem içtim ama Efendimizin sünneti üzere nasıl içileceğini bilmiyorum, tarif ederseniz memnun olurum, dedi.
– Zemzem içileceği vakit kıbleye dönmeli, Allahu Teâla’nın ismini zikretmeli, Allah Rasûlüne (s.a.v.) salavat getirmeli, kana kana içip Allahu Teâla’ya hamdetmeli. Çünkü Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Münafıklarla bizim aramızdaki fark, zemzem suyundan kanasıya içmektir. Münafıklar zemzem suyundan kana kana içmeye muktedir olamazlar.”58
53 el-Bursevî, Ruhul Beyan , VIII, 517
54 Müslim, F. Sahâbe, 132 (H. No: 2473)
55 el-Hâkim, el-Müstedrek, I, 471
56 el-Hâkim, el-Müstedrek, I, 473
57 İbni Abidin, er-Reddül Muhtar, I, 136
58 İbn Mace, Menâsik, 1017
Zemzem Suyunun Esrarı
Zemzem Kuyusu, Mescid-i Harâm içinde Kâbe’nin Hacer-i Esved taşının bulunduğu köşesinden 14.5 m uzakta, 173 cm derinliğinde yer altında bir odada bulunuyor.
Burası çölün ortasında ve denizden 80 km uzakta ve deniz seviyesinin altındadır. Binlerce yıldan beri çöl sıcaklarında kavrulan insanlara su sağlayan bu kuyunun, hiçbir devirde suyu azalmamış ve kesilmemiştir. Nereden geldiği, kaynağı, şu andaki teknolojiye göre bile, bütün araştırmalara rağmen bilinemiyor ve esrarı çözülemiyor.
Hac mevsiminde motorlarla ufacık bir kuyudan çekilen Zemzem suyu, milyonlarca hacının bütün su ihtiyaçlarını karşıladığı gibi, memleketlerine de götürdükleri hâlde su seviyesinde hiçbir azalma görülmüyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)`nun 2004 yılındaki raporlarına göre; dünyadaki en içilebilir ve sağlıklı birkaç sudan biridir. ABD’de yapılan test sonuçlarına göre, dünyada içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan tek su özelliğini taşıyor. ABD’de her türlü içecek ve meyvenin yurt içine sokulması yasak olduğu hâlde, Zemzem suyu yasak değildir.
Zemzem suyu diğer sulara göre çok daha az kükürt taşımakta, daha besleyici ve çok daha fazla mineral barındırmaktadır. Açlığını gidermek için içen açlığını, susuzluğunu gidermek için içenin de susuzluğunu gideriyor. Şehir suyundan ayrılan başka bir özelliği ise; kalsiyum ve magnezyum tuzları oranının yüksekliğidir. Bu ise yorgun insanların yüzlerine sürdükleri zaman neden ferahladıklarını izah ediyor.
Bir başka özelliği ise, mikrobik hastalıklara karşı etkili olan florürlerin varlığıdır. Bu da ideal bir içme suyunda aranan bütün özelliklere sahip olduğunu gösterir. Genel olarak kuyu sularında yosun vb. parazitler ortaya çıkıp suyun tadının bozulmasına ve kokuşmasına sebep olur. Hâlbuki, Zemzem suyunda bu çeşit biyolojik hâdiseler olmaz.
Zemzem suyu nedir? Zemzem suyunun hikayesi ve tarihçesi
Zemzemin tarihçesi kısaca şöyledir:
Hz. İbrahim (a.s.), Cenab-ı Hakkın emri üzerine hanımı Hacer validemizi ve henüz süt emmekte olan oğlu Hz. İsmail’i bugünkü Zemzem kuyusunun bulunduğu yere bıraktı. O tarihte Mekke’de hiçbir insan yaşamıyordu. İçecek su da yoktu. Hz. İbrahim, hanımı ve oğlu için biraz hurma ve bir miktar da su bırakarak oradan ayrıldı. Yiyecek ve içeceğin bulunmadığı bu ıssız yerde kalmak Hz. Hacer’e çok zor geldi. Ancak, kendilerini oraya bırakmasını Hz. İbrahim’e Cenab-ı Hak emrettiğine göre düşünmek yersizdi. Çünkü, rızkı veren Allah elbette kendilerinin durumunu da görüyordu.
Bir müddet sonra Hz. İbrahim’in bıraktığı su bitti. Hz. İsmail ağlamaya, su istemeye başladı. Annesi ne yapacağını şaşırdı. Süt yok ki emzirsin, su yok ki içirsin. Hz. İsmail’in ağlamalarına daha fazla dayanamadı. Safa Tepesine çıktı. Birini görebilmek ümidiyle sağa sola baktı. Kimseyi göremeyince de Safa ile Merve arasında koşmaya başladı. Yedinci defa Merve’ye çıktığında bir ses işitti. Zemzem Kuyusunun yanında Hz. Cebrail’i gördü. Cebrail (a.s.) kanadıyla (bir rivayette ayağıyla) yeri kazıyordu. Nihayet su göründü. Hz. Hacer buna çok sevindi. Suyun aktığını görünce, “Dur, dur” manasında “Zem zem” dedi ve su akmasın diye önünü kesti, havuz gibi yaptı. Bir taraftan da testisini dolduruyordu. Suyu aldıkça yerinde kaynıyordu. Testisi dolduktan sonra sudan içti ve Hz. İsmail’i emzirmeye başladı. Bu arada Cebrail (a.s.), Hacer’e hitaben:
“Sakın, ‘Helak oluruz, zarara uğrarız’ diye korkmayın. İşte şurası Beytullah’ın (Kabe’nin) yeridir. O beyti şu çocukla babası yapacaktır. Muhakkak ki, Cenab-ı Hak o işin ehlini zayi etmez” dedi.(1)
İşte, Zemzem Kuyusunun ortaya çıkması bu şekilde oldu. Hz. Hacer suyun önünü kesmeseydi ve onu kendi halinde bıraksaydı, bu subir ırmak olacaktı. Peygamberimiz (a.s.m.) bir hadislerinde bu hakikati şöyle beyan buyurur:
“Allah, İsmail’in annesi Hacer’e rahmet etsin. O, Zemzem’i kendi haline bıraksaydı veya avuçlamasaydı; muhakkak Zemzem akar, bir ırmak olurdu.” (2)
Zemzem, çok mübarek ve gıdalı bir sudur. Hz. Hacer ve Hz. İsmail, uzun müddet yemek yemeden bu suyla idare ettiler. Bir hadiste Peygamber Efendimiz Zemzem’in bu hususiyetine işaret etmiştir.(3)
Bir diğer hadiste de “Zemzem ne niyetle içilirse ona şifa olacağı” buyurulmuştur.(4)
Zemzemin ayakta içilmesi meselesine gelince:
İbni Abbas’tan (r.a.) gelen bir rivayette, Peygamberimizin, Zemzem suyunu ayakta olduğu halde içtiği rivayet edilir. İbni Abbas şöyle der: “Ben Resulullaha (a.s.m.) Zemzem ikram ettim, ayakta içti.”(5)
Bilindiği üzere Peygamberimiz bir hadislerinde ayakta su içmeyi yasaklamıştır.(6) Bu itibarla, hadis alimleri bu farklı rivayetleri birleştirmişlerdir. Sahih-i Müslim Şarihi Nevevi, bu iki farklı hadis hakkında şöyle der:
“Bu hadislerdeki yasaklama tenzihen mekruh şeklindedir. Ayakta su içmenin caiz olduğunu beyan içindir.” İmam Suyuti Hazretleri de, Peygamberimizin (a.s.m.), Zemzemi ayakta içmesini şöyle izah eder:
“Resul-i Ekremin (a.s.m.) Zemzemi ayakta içmesi, ayakta su içmenin caizliğini açıklama manasındadır.” Hanefi alimleri, İbni Abbas’ın rivayet ettiği hadise dayanarak Zemzemi ayakta içmenin müstehaplığına hükmetmişlerdir.
Kaynaklar
1. Buharı, Bedü’l-Halk: 29.
2. ****.e.
3. Fethü’r-Rabbani, 23:248.
4. ****.e., 23 247.
5. Müslim, Eşribe: 117; İbni Mace, Eşribe: 21
6. Müslim, Eşribe: 112; Ebû Davud, Eşribe: 13