Öğle namazı ne zaman ve saat kaça kadar kılınır?
Öğlen namazı kılınması farz bir namaz olmasından dolayı, pek çok inan insanın merakla araştırmaya yöneldiği ve hakkında bilgi sahibi olmak istediği bir konu olma özelliği barındırmaktadır.
Öğle Namazı Ne Zaman Kılınır?
Öğle namazı 4 Rek’ât Sünnet, 4 rek’ât farz, 2 rek’ât son sünnet olması itibariyle toplamda 10 rek’ât olan bir namazdır. Öğlen namazı ile alakalı olarak insanların en fazla merak etmekte olduğu konu öğlen namazının ne zaman kılındığı olmaktadır. Her farz namazda olduğu gibi öğlen namazının da kılınabileceği bir vaktin varlığı söz konusudur.
Buna göre güneş gökyüzündeki konumu itibari ile tam ortadan geçtikten sonra kılınan bir farz namazdır. Güneşin tam gökyüzünün ortasında bulunduğu vakitte ise hiç bir vakit namazın kılınması caiz değildir. Öğle namazı, çoğunlukla sabah namazından 7-8 saatlik bir zamanın sonrasında kılınır. Kimi zaman sabah vakti ile öğle vaktinin arası, öğle ile yatsı arasından fazla olabilmektedir.
Öğle Namazı Saat Kaça Kadar Kılınır?
Öğle namazı ile alakalı olarak çok sık sorulan sorulardan biri de öğle namazı saat kaça kadar kılınır sorusu olmaktadır. Bu bakımdan öğle namazının saat kaça kadar kılınabileceğinin cevabı çok önemlidir. Çünkü bu soruya cevap arayanların büyük bir çoğunluğu internetten yararlanmaktadır. Bu anlamda konu ile ilgili olarak doğru ve anlaşılır bir bilgi verilmesi önemli bir konudur.
Öğle Namazı vakti güneş gökyüzünün tam ortasında bulunmakta olduğu konumu bir miktar geçtiğinde başlar. Öğlen namazının kılınabileceği zaman dilimi ise öğlen namazı vaktinin girmesinden ikindi vaktinin girmesine kadar olan zaman aralığıdır. Bu kapsamda öğlen namazını kılacak olan bir kişi ikindi vakti girinceye kadar öğlen namazını kılabilir. İkindi namazı vakti girdiğinde ise öğlen namazı vakti sona ermiş olmaktadır. Bu yüzden ikindi namazı vakti girmeden öğlen namazının kılınmış olması gerekmektedir.
İkindi vaktinin girmesine beş dakika kala öğle namazı kılınabilir mi?
Değerli kardeşimiz,
İkindi vaktinin girmesine beş dakika kalaya kadar öğle namazını geciktirmek hoş değise de bu vakitte öğle namazı kılınabilir ve kazaya kalmadan hemen kılınmalıdır.
Namazın farzlarından biri de vaktin girmiş olmasıdır. Mesela, öğle namazı vakti girmeden öğle namazını kılamayız. Namazların kılınma vakitleri ise vaktin girmesiyle başlar, öbür vaktin girmesiyle biter. Bu iki vakit arası namazlarımızı kılabiliriz. Hatta size orijinal bir misal verelim. Konuyu daha iyi anlamanıza faydası olabilir.
Diyelim ki öğle namazınızı geciktirdiniz. İkindi yakın. Hemen namaza durdunuz. Bir rekatı kılıp secdeye vardıktan sonra ikindi vakti girdi. Daha üç rekat öğlenin farzı duruyor. Ne yapacağız? Hemen devam edip kalan üç rekatı da kılacağız, namazımız olur. Çünkü bir hadiste,
buyurulur. Bunun gibi akşam namazı da yatsı namazı vakti girinceye kadar devam eder ve yatsı vakti girmeden kılınan her akşam namazı da geçerlidir. Yatsı vakti girmeden akşam namazının bir rekatını kılsak bile, kalan iki rekatı eda olarak tamamlarız.
Fakat bu açıklamalar namazları böyle kılalım anlamıda değildir. Herhangi bir nedenle namaz geç kalmışsa kazaya bırakmadan kılmak içindir. Yoksa namazları vaktin başında kılmak ve sonuna bırakmamak, her Müslümanın dikkat etmesi gereken konulardandır.
Özellikle sabah namazı ile ikindi namazı biraz daha dikkatli kılınması lazımdır. Sabah güneş doğarken ve akşam güneş batarken namaz kılmak, güneşe tapanlara benzeme endişesinden dolayı tahrîmen (harama yakın) mekruhtur. Bu sebeple sabah namazı güneş doğmadan önce, ikindi namazını da güneş batmadan önce bitirmek gerekiyor.
Bununla beraber, ikindi namazı kerahet vaktine kadar geciktirilmişse, namaz kazaya bırakılmaz, sünneti terkedilerek sadece farzı kılınır. Hattâ güneş batmadan evvel iftitah tekbiri alınarak ikindinin farzına durulsa, namazda iken güneş batsa bile, bu bile sahih olur. Namaz kazaya kalmış olmaz, vaktinde eda edilmiş sayılır. Bu ikindi namazına has bir durumdur.
İkindi namazına on dakika kala, öğle namazı kılınabilir mi?
Değerli kardeşimiz,
Evet, ikindi namazına on dakika kala, öğle namazı kılınabilir.
Bu kısa cevaptan sonra, soruda geçen konulara cevap vermeye çalışalım:
Cevap 1:
Şafii mezhebine göre, herhangi bir namazın bir rekatın tamamı vakit içinde kılınırsa, o namaz sahihtir ve (kaza değil) edadır. Ancak bir rekattan sonra namaz vakti çıkarsa, kişi -namazın tamamını kazaya bırakmaktan daha az- günahkâr olur. (bk. Nevevi, el-Mecmu,3/62; el-Cezeri, el-fıkhu ala’l-mezahibi’l-erbaa, 1/166)
- Bir namazı, örneğin öğle namazını dört rekatı da vaktin içinde kılmak mümkün olduğu zamana kadar tehir dilmesi ittifakla caizdir. (bk. el-Mecmu, a.g.y)
- Şafii alimlerinin çoğuna göre, öğle namazının üç vakti vardır:
a) Fazilet vakti: (güneşin zevalinden itibaren başlayan) namazın ilk vakti.
b) İhtiyar vakti: Vaktin sonuna (ikindi namazına) kadar.
c) Mazeret vakti: Seferi veya yağmurda öğle vaktini ikindi namazına tehir etmek/cem-i tehir yapmak. (bk. el-Mecmu, 3/24; Şerhu’r-Ravda’t-talib, 1/115-116)
- Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, öğle namazının tamamını eda edecek şekilde bir vakit kalıncaya kadar bu namazı tehir etmek -fazilet sevabı kaybolsa da-caizdir.
Buna göre ikindi namazına 10 dakika kalıncaya kadar öğle namazını kılmak caizdir. Kaynaklarda bunun mekruh olduğuna dair bir kayda rastlayamadık.
Cevap 2:
Şafii mezhebinde bir kimse Fatiha’da şaşırdığı zaman, ilgili ayeti tekrar okuması yeterlidir.
- Bir kimse Fatiha suresini “En’amte aleyhim”e kadar okuduktan sonra, (bir yanlış yaptığını düşünerek) dönüp tekrar “Maliki yevmiddin”den başlayıp surenin sonuna kadar okursa namazı bozulmadığı gibi, kıraati de geçerlidir. Fakat, eğer “Maliki yevmiddin” ayetini tekrar ettikten sonra diğer ayetleri (daha önce okuduğu için) bırakıp “En’amte aleyhim” den devam etse, namazı bozulmaz, fakat Fatiha’yı yeninden okuması gerekir. (bk. Nevevi, el-Mecmu’, 3/358)
- Bir kimse Fatiha suresinden bir kelimeyi şaşırıp -manayı bozacak şekilde- okursa, selam vermeden önce yanlışlığını fark edip bu kelimeyi doğru olarak okuyup sehiv secdesini yaparsa, namazı bozulmaz. “En’amte” kelimesini “En’amtu” şeklinde okumak gibi..
Eğer bir kelimeyi manayı bozacak şekilde kasten/bilerek yanlış okursa, fasık olur, hatta dinden çıkar, namazı zaten batıl olur. Çünkü bu kişi Allah’ın kitabı ile alay etmektedir.
- Şayet manayı bozmayacak bir hata yapılırsa, mesela “İhdina”yı “Ehdina” ; “Nesteinu”yu “nesteini” şeklinde okursa namazı bozulmaz, sehiv secdesi de gerekmez. (bk. Maverdi, el-Havi, 2/324)
- Şunu da belirtelim ki, Şafii mezhebinde -gerektiği yerde yapılan- sehiv secdesi de vacip değil, sünnettir. Bu bakımdan sehiv secdesini yapmayanın da namazı bozulmaz. (bk. Esna’l-Metalib, 1/187)
Cevap 3:
Şafii mezhebinde akşam, yatsı, sabah namazlarında sesli; öğle, ikindi namazlarında sessiz okumak müstehab/sünnettir. Sesli yerlerde sessiz; sessiz yerlerde sesli okumak, namazı bozmaz, sehiv secdesi de gerekmez. Ancak bunu bilerek yapmak mekruhtur. (Nevevi, el-Mecmu’, 3/390-391)
- Başka kimselerin olduğu yerde hafif bir şekilde sesli okumak kişiyi mekruh işlemekten kurtarır.
- Bir sünneti işleyen kimsenin uygun bir sevap kazanması söz konusu olduğu gibi, bir sünneti terk eden kimsenin de bu sevaptan mahrum kalmasından daha tabii bir şey olamaz.
- Bununla beraber, Hz. Peygamber (asm)’in gece namazlarında hem sesli, hem sessiz okuduğuna dair sahih hadis rivayetleri vardır. (bk. Nevevi, a.g.e, 3/391-92)
Cevap 4:
Tesbihatın hadislerle sabit olan kısmı, Şafilerle Hanefilerin ortak olduğu bir konudur.
Yani; Tahmid, Tesbih ve Tekbirleri 33’er defa yapmak ve ardından da dua etmek sahih hadislerle sabit olan bir husustur.
- Şafiilerin farklı bölgelerinde -bu bilinen tesbihlerin dışında- farklı usullerle fazladan bazı tesbihler yapılır. Örneğin, bazı yerlerde yalnız sabah-akşam onar defa “la ilahe illallahu vahdehu…” tesbihi yapılırken, diğer bazı yörelerde ikindi namazından sonra da bu tesbih yapılır.
Ayrıca Şafiilerde “..bi adedi külli dain..” şeklindeki salavat-ı şerife getirilir.
Kelime-i tevhidin ve salavatın aslı da sünnette vardır.
Bir Şafi alimi olan Bediüzzaman Hazretleri de ayrıca tesbih ve tevhidle ilgili bir iki duayı da yapmış ve tavsiye etmiştir. Bu konuda fazla detaylara girmeden sorunuza şöyle cevap verebiliriz:
- Hanefilerin namazdan sonra yaptıkları tesbihlerle yetinmekte bir sakınca yoktur. Zaten resmi camilerde bu tesbihat yapılır. Cami cemaatinin daha uzun tesbihatı yapmaya zamanı da yoktur, mecali de yoktur.
- Şafiilerde kısa tesbih dedikleri, camilerde yapılan tesbihtir. Uzun dedikleri ise, yukarıda kısaca belirttiğimiz şeklidir.
Özellikle işi-gücü olan kimselerin kısa tesbihatı yapması, bunu terk etmemesi önemlidir. Hatta camide veya namaz kıldığı yerde olmazsa bile dışarıda yürürken bunu yapmaktan kaçınılmamalıdır. Çünkü bu tesbihat Hz. Peygamber (asm)’in evradıdır. Hz. Peygamberin velayet kanadı en büyük velilerin velayetinden ne kadar büyükse, onun tesbihat gibi evradının fazileti de tarikat ehlinin çektiği evraddan o derece büyüktür..
Cevap 5:
Şafii mezhebinde bu konuda iki ayrı görüş vardır:
a) Bedenin açık menfezlerinden içeri giren her şey orucu bozar. Bu görüşe göre, erkek veya kadın olsun, bir kimsenin ön veya arkasından sıvı veya katı bir maddenin girmesi -barsak veya mesaneye ulaşmasa da- orucu bozar. En sahih olan görüş budur.
b) Bu ikinci görüşe göre, orucu bozması için bir şeyin bedenin açık menfezlerinden “cevf=iç” denilen bir yere girmesi yetmez. Ayrıca girdiği yerin gelen maddeleri istihale etmesi gerekir.
Bu görüşe göre barsak veya mesaneye varmayan, tenasül organın sadece ucundan içeri giren pamuk gibi şeyler orucu bozmaz. (bk. Ravdatu’t-talibin, 2/356-57; Muğni’l-muhtaç, 1/155-156)
İlave bilgi için tıklayınız:
– Bir vaktin çıkmasına ne kadar kala namaz kılınabilir?
– İkindi vaktinin girmesine beş dakika kala öğle namazı
– Namazı vaktin sonunda kılmanın bir günahı var mıdır?