Bektaşilik gibi Türk kökenli bir tarikat olan Mevlevilik, Mevlana Celaleddin Rumi tarafından kurulmuştur.Mevlana’nın oğlu Sultan Veled Çelebi tarikata daha düzen vermiş, töre ve ayinleri belirli kurallarla çerçevelemiştir. Bu tarikata girenlere “Mevlevi”,toplantı ve ayinlerin yapıldığı yerlere de “Mevlevihane” denilirdi. Tarikatin başı “çelebi” diye isimlendirilir, bunlar Mevlana’nın torunları arasından seçilirdi. Mevlevi tarikatına baş seçilen Çelebi,Konya’da Mevlana’nın türbesi olan dergahta otururdu.
Tarih kaynakları,çelebi seçilen kimselerin özel bir mevkii, sadece tarikata bağlı kişiler arasında değil, bütün toplumda büyük bir nüfus ve etkisi olduğunu belirtmektedir. Osmanlı İmparatorluğunun bütün belli başlı şehirlerinde birer mevlevihane bulunurdu. Bunun dışında, İstanbul’da büyük ve yaygın ölçüde örgütlenmiş dergahlar vardı. Her Mevlevihane’nin başına “şeyh” unvanı verilir,bu şeyhler “dede”ler, yani Mevlevi uluları-kocaları arasından seçilirdi. 1001 günlük çileyi tamamlayan derviş “dede” olmuş sayılırdı.
Renkli ve kendine has kıyafeti, töreleri bulunan bir tarikat olan mevlevilik, Osmanlı toplumunda gerçekten etkili dinsel nitelikte bir örgüttü. Mevleviler, tennure adı verilen uzun,beyaz entarilerinin üzerine önü açık bir cüppe,başlarına da kesik koni biçimli bir külah giyerlerdi.Bu külah “sikke” diye isimlendirilirdi. Tarikatın temel ilkelerine gelince, mevleviliğin esası “edep” ti. Mevlevilerin uysal, kibar, “çelebi” diye belirlenen nitelikte olmaları bu temel ilkenin sonucudur Mevleviler arasında gerçekten ünlü şairler ve müzisyenler yetişmiştir. Yedi yaşından küçük kimseler mevleviliğe alınmazdı. Tarikata alınacak kimselerde vücut ve fikir sağlığı aranır,soy ve sop ilişkileri titizlikle incelenirdi.
Türk müziğinin önemli bölümlerinden biri olan tasavvuf müziği, mevlevi müziğinin gerçekten değerli örnekleriyle doludur. Mevlevi ayinlerinde “sema” denilen ve dönerek yapılan raks büyük yer tutar. Bu raks topluca veya tek olarak yapılır. Mevlevi müziğinin icrasında en büyük ölçüde yer tutan saz “ney” dir. Ney çalanlar da “neyzen” olarak tanımlanır.
Mevlevi ayinleri halka açıktı. Bu ilginç ayinlerden İstanbul’da yapılanlara, padişah da seyirci sıfatıyla katılırdı. Ayinlerde “mutrıp” denilen saz heyeti çalar, “ayinhan” diye isimlendirilen okuyucular da “ayin-i şerif okurlardı.Mevlevi müziğinin yüksek düzeyde olması,gerçek değer taşıması nedeniyle, mevlevihaneler yüzyıllarca konservatuar yerini tutmuştur.Ayinlerde okunan parçalarda güfte mutlaka Mevlana’nın şiirlerinden seçilmiş olurdu. Ancak,Sultan Veled Çelebi’nin ve başka Mevlevi ozanlarının da bestelenmiş güfteleri çoktur.