Hadis bilginlerinin en büyüklerinden Muhammed el-Buhârî, Hicri 13 şevvâl 194 / Miladi 21 Temmuz 810 tarihinde Buhara’da doğdu. Bundan dolayı da Buhârî nisbetiyle anılmasına sebep olmuştur. Tam adı Ebû Abdullah Muhammed b. Ismâil b. Ibrâhim b. el-Mugîre b. Berdizbeh el-Cûfî el-Buhârî’dir. Buhârî, henüz bebek yaşta iken babası vefat etti. Annesinin terbiyesi altında büyüdü ve küçük yaşta Kur’an-ı Kerim’i ezberleyip Arapça öğrendi. Babasından kalan servet, onun hiç kimseye muhtaç olmadan ilim öğrenmesinde yararlı oldu. On bir yaşında hadis öğrenmeye başladı. Ardından da on altı yaşında annesi ve kardeşi Ahmed’le birlikte hacca gitti. 825 yılında, annesi ve kardeşi Buhârâ’ya dönerken, kendisi ilim öğrenmek isteğiyle Mekke’de kaldı.
18 yaşında eserler yazdı
Onsekiz yaşında “Kitâbu Kadâya’s-Sahabe ve’t-Tâbiin” ile “et-Târîhü’l-Kebîr” adlı eserlerini yazan Buhârî, ilim öğrenmek için Şam, Mısır, Basra ve Bağdat’a gitti. Bu amaçla altı yıl Hicâz’da kalan Buhârî, hadis öğrenmek ve nakletmekle kalmadı, şiirle de ilgilendi. Ancak fazla şiir yazmadı. Savaş sporlarına ilgi duydu, ata bindi, ok attı. Yaşıtları Buhârî’den övgüyle bahsederler. Onu övenler arasında büyük muhaddis İmam Müslim’de vardır.
Dedikodu yaydılar
Buna rağmen, Buhârî’nin üstünlüğünü çekemeyenler fitne çıkarmaktan geri kalmadılar ve Buhârî’nin “Kur’an mahluktur” düşüncesini savunduğunu yaydılar.
Bu dedikodulardan rahatsız olan Buhârî, memleketi Buhâra’ya döndü fakat burada da rahat edemedi. Buhârâ emiri ile arası açıldı. Buhara Emiri Halid Ibn Ahmed, çocuklarına Câmiu’s-Sahîh’i ve et-Tarih’i okutması için Buharî’yi konağına çağırdı fakat Buharî, bu teklifi kabul etmedi. İlim meclislerinin herkese açık olduğunu, isteyenin gelerek yararlanabileceğini, ilmi valinin konağının duvarları arasına hapsedemeyeceğini bildirdi. Bu olay üzerine de Ahmed Ibn Hâlid, onu Buhara’dan sürdü.
Bir defa bakması yeterli
İmam Buhârî, keskin bir zekâ ve ezberleme yeteneğine sahipti. Herhangi bir şeyi ezberlemesi için ona bir defa bakması veya onu bir defa dinlemesi yeterliydi.
Buhârî, ilmiyle amel eden bir insandı ve İslâmi sınırlara uymada aşırı derecede titizdi. Helâl ve haram konusunda duyarlı idi. Hadis ilmine hizmet, bu yolla Allah’ın rızasını, Hz. Muhammed (S.A.V.)’in şefaatini kazanmaktan öte bir amaç taşımıyordu. Babasından kalan mirası bile bu yolda harcamıştı ve cömertliğiyle şöhret bulmuştu. Çok Kur’an okur, çok nafile namaz kılardı. Rivayete göre her üç günde bir Kur’an-ı Kerîm’i hatmederdi.
Hocaları:
Ahmed b. Hanbel, Ali b. el-Medinî, Yahya b. Maîn, İsmail b. idris el-Medînî, İshak b. Rahuyeh, Mekkî b. ibrahim el-Belhî, Muhammed b. Selam el-Bikendi, İbrahim b. el-Es’as, Ali b. el-Hasan b. Sekîk, Yahya b. Yahya, İbrahim b. Musa el-Hafiz, Süreyc b. en-Numan, Ebu Asim en-Nebil es-Seybânî, Muhammed b. Abdullah el-Ensârî, Abdullah b. Zübeyr el-Hamidî, El Mekrî, Abdülaziz el-Üveysî.
Öğrencileri arasinda da en meşhurları şunlardır;
Ebu isa et-Tirmîzî, Muhammed b. Nasru’l Mervezî, Ibni Ebi Dâvud, Müslim b. Haccac ve en-Nesâi.
İmam Buhari’nin hadis titizliği
Buhârî, sahih adıyla anılan ve içerisine sadece kendince sahih olduğu sabit olan hadisleri koyduğu kitabını yazmakla hükümlerin kaynaklarını bulmada önemli bir hizmeti yerine getirmiştir. İmam Buhârî ayrıca, bu eserle kendisinden önce yaşamış mezhep imamlarının dayandığı temellerin sağlam olduğunu, hiç birinin kişisel görüşle fetva vermediğini ortaya koydu. Ondan sonra gelen muhaddisler, hadis çalışmalarının sınırlarını az çok belirlemiş oldular. İlim adamları, Buhârî’nin eserine büyük önem verdiler ve özellikle sahih hadis konusunda onun eserinin ortaya koyduğu gerçekleri ve şartları kabul ettiler, örnek aldılar. O, hadiste odak ve hareket noktası olarak değerlendirildi. Buhârî, bu eseri meydana getirirken çok titiz davrandı. Eserine aldığı hadisleri, alti yüz bin hadisin içinden seçti. Sahih hadislerin dışında kalan diğer hadisleri eserine almadı. Eserin kabarmasını önlemek için sahih hadislerin bile bir kısmını almamıştır. Câmiu’s-Sahih’te yer alan hadislerin sayısı 7275’tir. Bazı hadisler değişik kitaplarda geçmektedir. Mükerrerler çıkarıldıktan sonra geriye kalan hadis sayısı 4000’dir.
Tarihu’l Kebir: Hadis ricaline ait önemli bir eserdir. Sahasında ilk yazılanlardandır. Buhârî, bunu henüz onsekiz yaşında iken Hz. Muhammed (S.A.V.)’in kabri başında yazmıştır. Haydarabad’ta 1941-1954 tarihlerinde dört cilt, 1959-1963 tarihlerinde üç cilt halinde basılmıştır.
Târihu’l-Evsât: Tarihu’l Kebir’in kısaltılmasıdır. Bazı yazma nüshaları mevcuttur. İbni Hacer Tehzibû’t-Tehzib isimli eserinde bundan nakiller yapmıştır.
Tarihu’s-Sagîr: Tarihu’l Kebir’in bir özetidir. 1325 yılnda Zuafâü’s-Sagîr ile birlikte Hindistan’da basılmıştır.
Kitâbu Zuafâü’s-Sagîr: Zayif ravilerin hallerinden bahseder. Hindistan’da 1323 ve 1326 tarihlerinde basılmıştır.
Et-Tarihu fi Ma’rifeti Ruvati’l-Hadîs ve Nükâti’l Âsâr ve’s Sünen ve Temyizü Sikatihim min Züafâihim ve TârihuVefâtihim: Küçük bir risâledir.
Eet-Tevârîhu’l Ensâb: Bazi şahısların özel hallerinden bahseder.
Kitâbu’l Künâ: Râvîlerin künyelerinden bahseden bir eserdir. Haydarabad’ta 1360 yılında basılmıştır.
Edebü’l-Müfred: Ahlâk hadislerini toplayan bir eserdir. İstanbul’da 1306, Kahire’de 1346, Hindistan’da 1304 yıllarında basılmıştır.
Refu’l-Yedeyn fi’s-Salati: Namazda el kaldırmakla ilgili bir risâledir. Kalküta’da 1257, Delhi’de 1299 yıllarında yayınlanmıştır.
Kitâbu’l-Kiraati Halfe’l-imam: Namazda imamın arkasında okuma hakkında yazılmış bir risâledir. Hayrü’l Kelâm fi Kiraati Halfi’l Imam adıyla Orduca çevirisi ile beraber 1299’da Delhi’de, ayrıca 1320’de Kahire’de basılmıştır.
Halku’l-Ef’ali’l-ibâd ve’r-Redd Ale’l Cehmiyye: Cehmiyye mezhebinin görüşlerini reddeden bir kitaptır. 1306’da Delhi’de basılmıştır.
El-Akîde yahut et-Tevhîd: Akaid konusunda yazılmış bir eserdir.
Abarü’s Sifat: Hadisle ilgili bir eserdir ve bazı kütüphanelerde yazma nüshaları mevcuttur.
Bunlardan baska kimi kaynaklarda Buhârî’ye ait olduğu zikredilen şu kitapların ismini de görmek mümkün: Birri’l Valideyn, El-Camiu’l Kebir, Et-Tefsirü’l Kebir, Kitabü’l Hibe, Kitabü’l Esribe, Kitabu’l Mebsut, Kitabü’l ilel, Kitabü’l-Fevâid, Kitabu’d-Duâfa, El-Müsnedü’l-Kebir, Sülâsiyyât