Astral Seyahatin Mantığı
Astral Seyahat uykunun bilinçli yapılmış halidir. Uyumaktan teorik olarak hiç bir farkı yoktur. Bu yüzden geri dönememe gibi bir ihtimalde ortadan kalkar. Tıpkı her gece yatmadan önce ya yarın sabah uyanamazsam demediğimiz gibi astralde de geri dönemezsem diyemeyiz. Aslında her gece hepimiz astrali yapıyoruz ama bilinçsiz olduğumuz için hatırlamıyoruz.Amacımız bilinçli olarak yapmak ve yaşadığımız şeyleri hatırlamak.
Rüya, Lusid Rüya ve Astral Seyahat ayrımına da kısaca değinecek olursak, rüyanın oluşma sebebi aslında bizim tam olarak dinlenmemiz için bedenimizin bize yaptığı bir oyundur. İnsanlar uyumak zorundadırlar. Çünkü dinlenmeye ihtiyaçları vardır. Eğer uyumazsak psiklojimiz bozulur ve hastalanırız. Uyumadan önce yatağa uzanırız yorulduk deriz. Bazen yatağın içinde bir türlü uyuyamayız sağa döneriz sola döneriz ama uyuyamayız. Uyuyamamamızın sebebi bir şeyler düşünmemiz ve kafamıza bir şeylerin takılmasıdır aslında. Bilinçaltımızda o gün yaşadığımız şeylerin etkisi hala devam etmektedir. Beynimizde bizim aralıksız olarak uyuyabilmemiz biçin ve uykumuzun bölünmemesi için bize rüyalar gösterir. Bu rüyalar olmasa belki biz defalarca uyanabiliriz ve sağlıksız oluruz. Lusid rüyalar da standart rüyalardan farklı olarak bilinçaltımıza yerleşmiş olan o günkü düşüncelerimizin ya da son zamanlardaki yaşadıklarımızın diyelim rüyamızda adeta senaryolandırılmış halidir. Fakat bu senaryoyu siz yazmamışınızdır. Ama film sizin filminizdir bunu anlarsınız. Bunun sebebi beynin bağımsız olarak da bir düşünebilme kabiliyeti olmasıdır. Bu ince noktadan yola çıkarak şizofreni hastalığının mantığı bulunmuştur.Fight Club filmini bir çoğumuz izlemişizdir ve oradaki şizofrenik vaka tam olarak bizim lusid rüyalarımızda bize beynimizin yaptığı şeyin sürekli gerçekleşmesi durumudur. Lusid rüyalarda bu senaryoyu fark edip müdahale edebilirsek senaryoyu yönlendirebiliriz ve astral seyahate geçişi sağlayabiliriz.
Astral seyahate çıkabilmek için başka bir şeye odaklanmış olmak gerekmektedir. Tıpkı beynimizin bizi gece uyumadan önce uyanmayalım diye rüyaya odaklandırması gibi. Bunu sağlayabilmenin en güzel yolu da sırt üstü bir pozisyonda yatağa uzandığımızda gözlerimizi kapattığımızda bir hayal kurmamız ve beynimizin bize az sonra uyduracak olduğu senaryonun yazarlığını beynimize kaptırmamamız olabilir. Uzandık, gözlerimizi kapattık ama uyumuyoruz hatta uykumuzda yok belki de yeni uyandık. İnsan beyni sırt üstü yatınca ve gözlerimizi kapatınca bizim uyuyacağımızı düşünür ve rüyaya hazırlar kendini. Halbuki bizim uykumuz yoktur. Onu aslında bir nevi kandırırız.
Bu esnada alakasız şeyler düşünürsek başka şeylere odaklanırsak örneğin yaz gelmiş deniz kenarındayız tatildeyiz eğleniyoruz .. gibi yani senaryoyu biz yazarsak beynimiz yerine ruhun kontrolünü biz ele geçiriyoruz ve karnımızda bir gıdıklanma dürtüsüyle çıkış gerçekleşiyor.
Şu an birçoğunuzun sırt üstü uzandığında saatlerce beklediğini biliyorum. Olmuyor işte diyorsunuz. Olmaz çünkü istemeden de olsa düşünüyorsunuz. Düşündüğünüz anda ruhunuz sinir sisteminizin çalışması için gerekli olan enerjiyi (elektrik gibi düşünün) tedarik etmek için bedenin içine geri döner. Ruhun bedenden ayrılması için sinir sistemi faaliyetlerinizi otonom hale yani minimuma (sadece iç organların çalıştığı) hale getirmelisiniz. Böylece kordondan geçebilecek kadar minimum enerjiyle ayrılabilirsiniz.
Fotoğraf: Astral Seyahatin Mantığı
Astral Seyahat uykunun bilinçli yapılmış halidir. Uyumaktan teorik olarak hiç bir farkı yoktur. Bu yüzden geri dönememe gibi bir ihtimalde ortadan kalkar. Tıpkı her gece yatmadan önce ya yarın sabah uyanamazsam demediğimiz gibi astralde de geri dönemezsem diyemeyiz. Aslında her gece hepimiz astrali yapıyoruz ama bilinçsiz olduğumuz için hatırlamıyoruz.Amacımız bilinçli olarak yapmak ve yaşadığımız şeyleri hatırlamak.
Rüya, Lusid Rüya ve Astral Seyahat ayrımına da kısaca değinecek olursak, rüyanın oluşma sebebi aslında bizim tam olarak dinlenmemiz için bedenimizin bize yaptığı bir oyundur. İnsanlar uyumak zorundadırlar. Çünkü dinlenmeye ihtiyaçları vardır. Eğer uyumazsak psiklojimiz bozulur ve hastalanırız. Uyumadan önce yatağa uzanırız yorulduk deriz. Bazen yatağın içinde bir türlü uyuyamayız sağa döneriz sola döneriz ama uyuyamayız. Uyuyamamamızın sebebi bir şeyler düşünmemiz ve kafamıza bir şeylerin takılmasıdır aslında. Bilinçaltımızda o gün yaşadığımız şeylerin etkisi hala devam etmektedir. Beynimizde bizim aralıksız olarak uyuyabilmemiz biçin ve uykumuzun bölünmemesi için bize rüyalar gösterir. Bu rüyalar olmasa belki biz defalarca uyanabiliriz ve sağlıksız oluruz. Lusid rüyalar da standart rüyalardan farklı olarak bilinçaltımıza yerleşmiş olan o günkü düşüncelerimizin ya da son zamanlardaki yaşadıklarımızın diyelim rüyamızda adeta senaryolandırılmış halidir. Fakat bu senaryoyu siz yazmamışınızdır. Ama film sizin filminizdir bunu anlarsınız. Bunun sebebi beynin bağımsız olarak da bir düşünebilme kabiliyeti olmasıdır. Bu ince noktadan yola çıkarak şizofreni hastalığının mantığı bulunmuştur.Fight Club filmini bir çoğumuz izlemişizdir ve oradaki şizofrenik vaka tam olarak bizim lusid rüyalarımızda bize beynimizin yaptığı şeyin sürekli gerçekleşmesi durumudur. Lusid rüyalarda bu senaryoyu fark edip müdahale edebilirsek senaryoyu yönlendirebiliriz ve astral seyahate geçişi sağlayabiliriz.
Astral seyahate çıkabilmek için başka bir şeye odaklanmış olmak gerekmektedir. Tıpkı beynimizin bizi gece uyumadan önce uyanmayalım diye rüyaya odaklandırması gibi. Bunu sağlayabilmenin en güzel yolu da sırt üstü bir pozisyonda yatağa uzandığımızda gözlerimizi kapattığımızda bir hayal kurmamız ve beynimizin bize az sonra uyduracak olduğu senaryonun yazarlığını beynimize kaptırmamamız olabilir. Uzandık, gözlerimizi kapattık ama uyumuyoruz hatta uykumuzda yok belki de yeni uyandık. İnsan beyni sırt üstü yatınca ve gözlerimizi kapatınca bizim uyuyacağımızı düşünür ve rüyaya hazırlar kendini. Halbuki bizim uykumuz yoktur. Onu aslında bir nevi kandırırız.
Bu esnada alakasız şeyler düşünürsek başka şeylere odaklanırsak örneğin yaz gelmiş deniz kenarındayız tatildeyiz eğleniyoruz .. gibi yani senaryoyu biz yazarsak beynimiz yerine ruhun kontrolünü biz ele geçiriyoruz ve karnımızda bir gıdıklanma dürtüsüyle çıkış gerçekleşiyor.
Şu an birçoğunuzun sırt üstü uzandığında saatlerce beklediğini biliyorum. Olmuyor işte diyorsunuz. Olmaz çünkü istemeden de olsa düşünüyorsunuz. Düşündüğünüz anda ruhunuz sinir sisteminizin çalışması için gerekli olan enerjiyi (elektrik gibi düşünün) tedarik etmek için bedenin içine geri döner. Ruhun bedenden ayrılması için sinir sistemi faaliyetlerinizi otonom hale yani minimuma (sadece iç organların çalıştığı) hale getirmelisiniz. Böylece kordondan geçebilecek kadar minimum enerjiyle ayrılabilirsiniz.